ABDULLAH ÖCALAN'IN BASIN AÇIKLAMASI

M. Kerem Doksat      19 Temmuz 2008 Cumartesi      5628

Agarta-Ergenekon Suç Örgütü mensupları diye içeri atılan emekli generalinden gazetecisine kadar pek çok kişi avukatları dâhil kimselerle görüştürülmezken, balla börekle beslenen, üstelik PKK'nın Svastika'yla (Naziler'in tersine çevirerek simgeleştirdiği gamalı haç) veya Osiris'le filân bir tarihî bağlantısının da olup olmadığı şimdilik bilinmeyen birisi var: Abdullah Öcalan.

Sayın Antonio di Pietro ve adamları bu işe de bir el atsalar, vallahi Sirius UFO Uzay Bilimleri araştırma Merkezi Başkanı, değerli âlim Hakan Akdoğan'la el ele vererek PKK'nın aslında bu yıldızdan gelenlerce kurulduğunu da ortaya koyarlar.

Hele bir de Evrensel Birleşim Merkezi Derneği ve Dünya Kardeşlik Birliği Mevlânâ Yüce Vakfı'nın peygamberi Zeliha Bülent Çorak'la da işbirliği kurarlarsa (nasıl olsa asrın en büyük fikir adamı olan Fethullah Efendi Hazretleri de peygamber, bu aralar peygamber enflasyonu var) neler bulurlar. Zeliha Bülent Çorak "dünyalıların pozitif enerji yaymasını sağlamak amacıyla uzaylılar tarafından seçildiğini, önceki hayatında Mevlânâ olduğunu" öne süren yazdığı "fasikül'de" (sonradan Bilgi Kitabı'na dönüştü bu şâheser, bende var) ise peygamberlik konumunu bir derece daha yükselten dişi peygamberimiz.

Kendisinin yazdığı ve kutsal kitap olarak kabûl edilen "fasikül'deki "bâzı dikkat çekici bölümler şöyle: "Zamanınızda sizlere irşad görevlileri gönderilmiştir. Onları sizlere dünya isimleri ile nakledelim: Musa, İsa, Hz. Muhammed, Atatürk. Bunlar direkt enkarneleridir. Yâni sizin tâbirinizle konuşalım, direkt uzaylılardır (Fasikül 24/Sayfa 216). "Bugüne kadar 'O' diye tanıdığınız Allah benim. Evet şaşırmayın. Şu an ben de bedenli olarak Beta Nova'da yaşamaktayım. Omega boyutundaki Uhud Dağı'nda yaşayan büyükbaba benim fermanlarımı dağdan evrenlere, kâinatlara yansıtmaktadır. İsa O'nun oğludur. Buradaki cinsel üretim bedensel değil, düşseldir" (Fasikül 46-Sayfa 451).

Işık Kitabı'nda Allahlığın da bir tekâmül seviyesi olduğu, inisiye edilmiş seçkinlerin yakınlarda bizi mahvedecek olan foton kuşağına yakalandığımızda kromozomlarının değişeceği, boylarının uzayacağı ve evrimin tekâmülü sürecinde huzurla yaşayacaklarını filân söylüyor.

Vallahi atmıyorum; hem Bilgi Kitabı hem de ismi bende mahfuz bir başka tefsir kitabında bunlar alenen yazılmış. Eh, Atatürk de uzaylı ve Agarta'ya meraklıydı; bence aslında Öcalan'la da akrabalar ve Öcalan da uzaylı ve direkt enkarne! Nitekim bunun fark edileceğinden endişe ederek neler söylemiş, birazdan okuyacaksınız.

Sezgilerim ve alfa kanalından gelen vahiylerim diyor ki (eyvah, bende de başladı, hemen aripiprazol alıp akatizikleşmeliyim; psikozum düzelmese de yerimde duramamaktan aklım başıma gelir), aslında Öcalan da bedenli olarak Beta Nova'da yaşamakta olan, Omega boyutundaki Uhud Dağı'nda yaşayan büyükbaba târikiyle fermanlarını evrenlere, kâinatlara yansıtan ve düşsel üretim yapan Şey'in oğludur. Sirius'un da bu işte parmağı vardır ve sırrını değerli âlim Hakan Akdoğan mutlaka bilir.

     umbara abdala habda kim, umbara abdala habda kim, umbara abdala habda kim.

*

Biraz kendime geldim ve yeryüzüne indim. Uf, ne mysticalexperience idi yâhû!

İmralı hakkında biraz bilgi vereyim önce.

Adanın Osmanlı dönemindeki adı Emirali, Mudanya kazasına bağlı bir nâhiyeydi. 1913 yılında adada 250 hâne, bir okul, üç manastır vardı ve tamamı Rumlar'dan oluşan 1200 kişilik nüfusa sâhipti. Adanın Rumca adı Kalolimnos'tu. Soğan tarımı ve balıkçılık yapılır, yetiştirilen soğanlar İstanbul'a satılırdı. Sebze yetiştirilmediği için adalıların başlıca gıdasını balık oluştururdu. Lozan Antlaşması'ndan sonra nüfus mübâdelesi ile ada tamamen boşaldı ve Cumhuriyet döneminde de üzerine cezaevi kuruldu.

Günümüzde üzerinde yerleşim birimi bulunmamakla birlikte, yüzölçümü bakımından Marmara Adası'ndan sonra ikinci büyük ada. Eskiden Deniz Kuvvetleri idaresindeyken, şimdi İmralı Cezaevi'ne ev sâhipliği yapıyor. Demokrat Parti dönemi başbakanı Adnan Menderes, dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve mâliye bakanı Hasan Polatkan burada idam edilmişler. Adadaki mahkûmların çalıştığı ziraî işletmelerin mamûlleri İstanbul ve diğer şehirlerde satılırmış zamanında.

Şimdilerde ise ömür boyu hapis (idam midam yok ya artık) cezasına çarptırılan PKK Elebaşı Terörist Abdullah Öcalan İmralı Cezaevi'ni teşrif ediyor. Zât-ı âlilerinin adaya naklinden önce diğer mahkûmlar Sabun ve Konserve Fabrikası gibi fabrikalarda çalışır ve belli de bir ücret alırlarmış. Öcalan'ın teşrifiyle adadaki diğer mahkûmlar tahliye edilmiş.

Maşallah, adamın bir eli balda, öbür eli yağda.

Özel muamele ve ihtimam görüyor.

Avukatları diye gelip giden birtakım kişiler sâyesinde örgütünü yönetiyor.

*

Bakın http://www.haberler.com/ocalan-ergenekoncu-pasalar-benimle-gorustu-haberi/ adresinde ne haber var:

İmralı'da tutuklu bulunan terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, Ergenekon operasyonu kapsamında cezaevine konulan generallerin kendisiyle görüştüğünü ileri sürdü.

Teröristbaşı Öcalan, generallerle arasında geçen muhabbetleri de açıklarken, kendisiyle Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun adamlarının görüştüğünü ileri sürdü.

Avukatlarıyla yaptığı haftalık görüşmede (MKD: bu "haftalık görüşmelerde börek, çay ve ev yapımı kanepeler yiyip içiyor ve gergef de örüyorlarmış duyduğuma göre), Ergenekon operasyonuna değinen Öcalan, ulusalcı grupla Mustafa Kemal Atatürk'ün bile baş edemediğini savundu. Öcalan, "1930'larda etrafını kuşatarak etkisizleştirdiler, Mustafa Kemal bunlara teslim oldu, cumhuriyetçileri tasfiye ettiler. Amerika ile birlikte Ergenekon'un geçmişi 1950'lere dayanıyor. Ergenekon aslında tasfiye edilmedi, kadroları değiştiriliyor. Ulusalcılar tasfiye ediliyor, yerlerine daha profesyonel bir kadro getiriliyor. Amerika her iki grubu da çatıştırıyor iddiasında bulundu.

"Ergenekon'un DHKP-C, İBDA-C, Hizbullah ve PKK bağlantıları tartışılıyor yâni bütün örgütlere sızma yapıldığı tartışılıyor diyen Öcalan, operasyon kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve birkaç komutanın kendisiyle görüştüğünü savundu. Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun adamlarının da kendisiyle görüştüğünü savunan Öcalan, "beni ve PKK'yı Ergenekon'la ilişkilendiriyorlar. Bununla ne amaçlanıyor. Tutuklanan generallerin İmralı ile bir şekilde ilgileri olmuştu, Hurşit Tolon ve birkaçı bir dönem burada komutanlık yaptılar. Bunlar İmralı'yla ilişkiye geçerek neyi yapmak istemişler, hedefleri neydi buna bakmak lâzım? Ergenekon'u bizimle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bunlar, boş iddialardan ibâret. Benim ismimi kirletmeye çalışıyorlar" dedi.

İmralı'ya geldiğinde komutanların gelip kendisiyle görüştüğünü belirten Öcalan, şöyle devam etti: "Kıvrıkoğlu'nun adamları da vardı. Ben onlara, 'Siz benimle böyle konuşuyorsunuz ama gücünüz var mı' diye sorduğumda, 'Gücümüz var ki böyle konuşuyoruz' diyorlardı. Ben onlara da 'Beni bu şekilde kullanamayacaklarını, beni bu şekilde kandıramayacaklarını' söylüyordum. Ben, 'Ya kendilerini kandırıyorlar ya da beni kandırmaya çalışıyorlar' diye düşünüyordum. Zaman gösterdi ki bunlar kendilerini kandırmışlar. Nitekim bunların hepsi tasfiye edildi".

Öcalan, "Hilmi Özkök'ü de zehirlemeye çalıştıkları söyleniyor. İki ekip var. Bunlar arasındaki çatışmadır bu. Bu operasyonla Kemalistleri mi tasfiye ediyorlar. Aslında konu bu değil. Amerika her iki grubu da çatıştırıyor" iddiasında bulundu.

*

Yaaa!

Yazının başında bahsettiklerimde haklı mıyım, değil miyim?

Bir tek aklımın almadığı husus şu idi: Suçlulukları kesinlikle ispatlanmamış Ergenekonzedeler ne avukatlarıyla, ne yakınlarıyla görüşebiliyor; sebep de, soruşturmanın selâmeti.

İyi, peki de.

Suçu sâbit olan, her gün uçaklarımızın teröristlerini vurabilmek için milyonlarca Dolarlık harcama ile uçtukları, şunu bunu dağa çıkaran, hemen ger gün şehitlerimizin kanını döken PKK'nın tescilli başkanı ve yöneticisine bu ayrıcalık neden tanınmakta?

Sonunda cevabı bulup rahatladım: Öcalan da uzaylı ve direkt bir enkarne ve tabii ki ölümsüz. Bu sebepledir ki, teta kanalından gelen çok gizli sinyâllerle korunmakta ve bizim fâniler buna bir çâre bulamamakta. ABG de, AB de kandırmaca!

Bu arada, Medyaradar'ın haberine göre, Akşam Gazetesi yönetimi, Ergenekon İddianâmesi'nde adı geçen ve davanın tutuklu sanıklarından Zekeriya Öztürk ile cezaevinde evlenen köşe yazarı Güler Kömürcü'nün işine son vermiş ve izinde iken bu karar kendisine tebliğ edilmiş. Onun kanalı ârızalı bu aralar, FM ile idâre etmeye kalkınca böyle oldu tabii!

    umbara abdala habda kim

                 umbara abdala habda kim
                           umbara abdala habda kim
                                    umbara abdala habda kim

Mehmet Kerem Doksat - İstinye - 20 Temmuz 2008 Pazar

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©