M. Kerem Doksat | 18 Şubat 2008 Pazartesi | 5466 |
İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı. O kadar samimi, ciddi ve öfkeliydi ki, söylediklerini sansürleyerek özetleyeceğim.
*
"Hocam, çok özür diliyorum. Bu kadar çok personelle başa çıkmak, eğitmek bir dert. Sırf maç seyretmek için masaya oturup üç köfte ile orayı işgal edenlere karşı alınmış bir tedbiri kalkıp size uygulamışlar. Vallahi hepsinin canına okudum. Sizler hem insan olarak çok değerlisiniz, hem de işe ticarî açıdan baksak bile, müşteri olarak çok kıymetlisiniz çünkü çok güzel yiyip içiyor ve iyi hesap ödüyorsunuz. İki kardeş her zaman yetişemiyoruz. Ne olur İzmir'e gelirken beni arayın, sizin için deve kestiririm. Biz itibâr için varız, lûtfen personelimin ayıbını benim hatırım için affedin".
*
Cüneyt Bey'in konuşmasının samimiyetine cân-ı yürekten inandım.
Kendisine samimiyeti ve hassasiyeti için de cânı yürekten teşekkür ediyorum. Tabii ki deveye gerek yok (zâten bir de onu yersem ölürüm) ama gitmeden önce her ihtimâle binâen kendisine bir "alo" diyeceğim mi? Hayır! Çünkü, eğer bir lokanta işletiyorsan, sırf maç seyretmek için gelip üç beş köfte yiyeni de göze alacaksın.
Şu sözlerini "özrü kabahatinden büyük" olarak idrak ettim: "Sizler hem insan olarak çok değerlisiniz, hem de işe ticarî açıdan baksak bile, müşteri olarak çok kıymetlisiniz çünkü çok güzel yiyip içiyor ve iyi hesap ödüyorsunuz".
Nihaî olarak, eğer ben müşteki olmasam ve muhitim sâyesinde sesimi duyurmasam, Sayın Cüneyt Altınkapı'nın da haberi olmaksızın, müessesesi en azından birkaç müşterisini ve onların muhitini kaybedecekti.
Darısı İzmir Hilton Oteli'nin başına.
Mehmet Kerem Doksat - İstinye - 18 Şubat 2008 Pazartesi