M. Kerem Doksat | 15 Temmuz 2017 Cumartesi | 2591 |
Sevgili Mekâncılar,
Geri zekâlı olduğu düşünülürken Atom’u (parçalanamaz olduğu
sanılanı) keşfedip onu parçalayan deneylere öncülük eden insanlara
başarının tanımını yapan çok önemli bir ismi, Albert Einstein’ın
hayatını paylaşmak isterim.
Küçükken geri zekâlı olduğu düşünülmesine rağmen daha sonra
atomu parçalayarak herkesi şaşırtan muhteşem dâhi olarak tanıyoruz
hepimiz Albert Einstein’ı.
Hangimiz, eğer okula gitmişsek, okuldaki tembelliğimizi, kaçıngan
olduğumuz zamanları Einstein'ı örnek göstererek örtmedik ki...
Tabii hiçbirimiz daha sonra atom parçalayacak kadar dâhi çıkmadık o
ayrı.
Türkiye’de ilk üniversiteleri kurdurttu. Alman bilim adamlarını
Türkiye’ye çağırdı ve Atatürk’e de mektup yazdı.
Fritz Neumark da bunlardan biriydi. Neumark’ın Batı’nın bizi neden
sevmeyeceğine dair sohbeti meşhurdur.
Zekâsı fark edilene kadar birçok zorluk yaşamış olan Einstein kendi
dünyasındaydı.
Okulu belki hiç sevmemiş ama olağanüstü üstün zekâsının kendisini
yönlendirmesine de engel olmamıştı.
Peki, kimdi aslında Albert Einstein?
Neler yaşamış, neler hissetmişti?
Her şeye meraklı ve hayal gücü zengin bir çocuklukla başladı.
1879 yılında Güney Almanya'nın Ulm şehrinde sıradan bir çocuk
olarak dünyaya geldi.
Küçük bir elektro-kimya fabrikasının sahibi olan babasıyla, klasik
müziğe (kemana yani viyoline) meraklı olan annesi, Einstein
konuşmaya geç başladığı için oldukça tedirgin olsa da, daha sonra
bunun ne kadar gereksiz olduğunu anlayacaklardı.
Yaşarken o anlar ne kadar zor olsa da, daha sonra bu anların
hayıflanmaları yerini büyük icatlara bırakacaktı.
Einstein, ne kadar içine kapanıksa o kadar büyük hayaller kurmaya
başlamıştı.
Her şeye duyduğu sınırsız merak, zamanla onu mükemmel bir hayal
gücüne sürükledi. Artık düşündüklerinin ve zamanla yapacaklarının
sınırı yoktu.
Okulu hiçbir zaman sevmedi
Einstein’e göre onun zekâsının temelleri kesinlikle okulda atılmadı.
Okul onun için ziyadesiyle sıkıcı ve ezber sisteminde gereksizdi.
İlk ve orta öğretimi çok başarısız ve zor bir şekilde geçti. Mühendis
olan amcasının desteği olmasa bu kadarını da yapması mümkün
değildi.
***
Ona göre eğitim, okulda öğrendiğin her şeyi unuttuğunda sana
kalandı.
Çocukluğunda unutamadığı iki olay
Amcası sayesinde tanıştığı geometriden adeta büyülenmişti.
Çocukluğuna dönüp baktığında iki olay onun için çok etkiliydi: İlki
beş yaşındayken amcasının ona hediye ettiği pusulada fark ettiği
esrarengiz özellik, ikincisi de on iki yaşında Euklites Geometrisini
öğrendiğinde hissettiği büyülenmişçesine ruh hâli.
Özellikle geometri onun için sarsıcıydı.
Hatta bu yaşlarda geometrinin büyüsüne kapılmadıysanız daha sonra
sizi etkilemeyeceğini düşünüyordu Einstein.
İsviçre Vatandaşı Olması
Einstein, lise öğrenimini İsviçre’de tamamladı.
1896’da güç şartlar karşısında direnerek yüksek öğrenimini
tamamlamak üzere Zürich’teki Politeknik Üniverisitesi'ne girdi.
Daha sonra İsviçre vatandaşı olarak Sırp asıllı bir öğrenci ile evlendi.
Çağdaş Fizik için sürekli düşünüyordu
Einstein, Bern’de federal patent dairesinde çalışıyordu.
İşinden arta kalan zamanlarda da Çağdaş Fizik için ortaya atılan
sorunlara ilgili düşünüyordu.
Önceleri atomun yapısı üzerine fikirler üreten ve Max Planck’ın
kuantum teorisi ile ilgilenen Einstein, Avagadro sayısının değerini de
hesapladı ve test etti.
Kuantumun değerini ilk anlayan Fizikçi
Einstein, Kuantum Fiziği'nin değerini anlayan ilk Fizikçi olarak
buradaki bilgilerini ışıma enerjisine uyguladı.
Bu olaydan yola çıkarak da fotoelektriği açıkladı.
Hatta bu çalışmaları 1905'te Annalen der Physik dergisinde iki
makalesi yayınlandı.
Üçüncü yazısında ise, izafiyet teorisinin temellerini atıyordu.
Einstein'in bu teorileri sert tartışmalara yol açıyordu.
Daha sonra 20. YY'ın iyi En Teorik Fizikçisi olarak anılmaya
başladığında, Einstein, izafiyet teorisini geliştirmiş, kuatum mekaniği,
istatistiksel mekanik ve kozmoloji alanlarına önemli katkılar
sağlamıştır.
İzafiyet Teorisi
Modern bilime etkileri çok büyük olan Einstein fizik alanındaki
çalışmalarından özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık
yani İzafiyet teorisi ile tanındı.
Bu teori üç bölüme ayrılmaktaydı:
1905'da Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile
enerjinin eşdeğerli olduğunu iddia eden sınırlı bağlılık,
1916'da eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait
çekim teorisini veren genel bağlılık, 1916'da elektro-manyetizma ile
yer çekimini aynı alanda birleştiren kapsamlı denemeler.
Bu teorideki özellikle ilk iki kısım atom fiziği ve astronomi alanında
yapılan deneylerde çok başarılı olduğu denenmiştir.
Çağdaş Fiziğin de temel taşları arasındadır.
Zürich Üniversitesi profesörü Albert Einstein
Einstein, 1909'da Zürich Üniversitesi öğretim görevlisi olarak
çalışmaya başladı. Bir adım sonrasında artık Zürih Üniversitesi
profesörlerindendi.
1913 yılında ise Berlin Kaiser - Wilhelm Enstitüsü'nde ders vermeye
başlamıştı. İşte bu sıralarda Prusya Bilimler Akademisi'ne üye seçildi.
Nobel Fizik Ödülü aldı
Özellikle teorik fiziğe katkıları inkâr edilemezdi.
Bunun yanında fotoelektrik olayına getirdiği açıklamalar da çok
önemliydi. Bütün bu gelişmeler Einstein’a Nobel Fizik Ödülü’nü
kazandırdı.
Almanya’dan Ayrılmak Zorunda Kaldı
1933’e kadar Berlin’de yaşayan Einstein, Almanya yönetimine gelen
Nazi rejiminden sonra birçok Musevi bilim adamı gibi Almanya'dan
ayrılmak zorunda kaldı.
Paris’e giderek Collage de France’de ders vermeye başladı.
Buradan Belçika’ya, sonra İngiltere, ardından da Amerika'ya giderek
burada Princeton Üniversitesi kampüsündeki Institute for Advanced
Study’de profesör oldu.
Vefatı
1940'ta Einstein bu kez de Amerikan vatandaşlığına geçmişti.
Üvey kızının vasiyeti
Einstein'in vefatından sonra üvey kızı Margot Einstein, onun kişisel
mektuplarını sakladı. Daha da önemlisi, kendisinin ölümünden 20 yıl
sonra da saklı kalmasını vasiyet etti.
Ancak süre dolduğunda bu mektuplar Princeton Üniversitesi
tarafından basıldı ve Einstein’ın özel hayatı ile ilgili bilgileri
paylaşmış oldu.
Ben Atomu İnsanlığın Faydası İçin Keşfettim
Bir gün Eintein'e keşfettiği atomun bomba olup Hiroşima ve
Nagazaki tepesinde patladıktan sonra neler hissettiği sorulur.
***
Einstein ise şöyle cevaplar bu soruyu: “Her savaş insanlığın
ilerlemesini engelleyen kötülük zincirine bir halka daha ekler. Ben
atomu insanlığın faydası için keşfettim. Ancak insanlar atomla
birbirlerini öldürüyorlar. Böyle olacağını bilseydim ayakkabı
tamircisi olurdum''
Einstein’den başarının formülü
***
Daha 5 yaşındayken bir pusulanın esrarengizliğine duyduğu
hayranlıktan yola çıkarak başarının formülünü de gerçekten
matematiksel olarak formülünü yazmıştı Einstein.
***
Ona göre başarı; A=X+Y+Z.
Denklem karmaşık gibi görünse de aslında anlaşılır ve basitti.
A: Başarı, X: Çalışmak, Y: Çalıştığın konuyu oyun gibi görmek, Z:
Konuşmak yerine üretmek İşte bu kadar basit.
Bu şartlar bir araya geldiğinde başarı da kendiliğinden geliyor sanki.
Tek bir çocuk bile mutsuzsa bilim ilerleyemez
***
Einstein’a göre bilimin ulaşması gereken son nokta tek bir çocuğun
bile mutsuz olmamasıydı. Çünkü tek bir çocuk dahi mutsuzsa icatlar
olmayacağından bilim de ilerleyemeyecekti.
***
Einstein, herkesin kendisi kadar güçlü olamayacağını düşünüyordu.
Ona geri zekâlı denildiğinde bile o hayal kurmaktan vazgeçmeyerek
çok büyük bir cesaret göstermişti çünkü.
Aptal nedir
***
Einstein dünyanın aptallarla dolu olduğunu düşünüyordu. Çünkü aynı
şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç bekleyen kişiye onun gözünde
aptal deniyor.
Nihayetinde aptallığın bir sınırı yok, dâhilik ise bir sınır gerektirir!
Bizi güzel ahlâk kurtaracak
***
Yeryüzü insanlar yaşasın diye ayrıldıysa yine bütün sorumluluk da
onlara düşüyor demektir.
***
Birçok icat yapılabilir. Çok zeki insanlar atomu keşfedebilir ama
sizce atomdan bomba yapmayı düşünenler de bir o kadar zeki midir?
Einstein bir bilim adamıydı, şüphesiz ki mükemmel bir bilim adamı.
İstediği insanlığa güzellikler sunmaktı.
İnsan şartlar ne getiriyorsa lâyığıyla yaptı ve Einshover’la
mektuplaşıp Atom Bombası yapılmamasını talep etti.
Kendine göre bir Tanrı anlayışı vardı; “Tanrı zar atmaz” demişti.
Onun şu hayata bırakmış olduğu yine çok zekice ve saf bir son mesaj
da var kayıtlarda: ''Yeryüzündeki şartların düzelmesi, sadece
bilimsel buluşlara değil çok ahlâklı bir hayat düzeninin
gerçekleşmesine bağlıdır'.
Gittikçe büyüyen bir aort anevrizmasından muzdaripti ama hiç
şikâyet etmezdi.
Komünistlikle suçlandığında bile aldırış etmedi.
Kendisine İsrail’in başına geçmesi teklif edildiğinde nazikçe reddetti.
Gözü o tür şöhrette değildi.
Tek isteği piposuydu ama bakıcısı doktorlar yasakladı diye
vermiyordu.
Bir gün evine küçük bir kız geldi ve bilimle ilgili sorular sormaya
başladı. Vefat edeceğini bile bile o kıza ücretsiz dersler verdi.
Hayatının son demlerinde kendisini empatik olmamakla suçlayan
oğluyla da barıştı.
Piposuna da kavuştu.
Peki, onu insanlar neden hâlâ saygı ve sevgiyle anıyor?
Atom bombalarını o yapmamıştı ki, ABD yaptırdı.
Nagazaki ve Hiroşima’dakiler onu nefretle anmıyorlar ama sembolik
olarak iğdiş edilmiş vaziyetteler ve geceleri barlara takılıp şarkı
söylüyorlar.
Onun da tek yol göstericisi bilim ve akıldı.
Evrim bilime çok hizmet etti ama bir gün geldi vefat etti.
***
Prof. Dr. Aziz Sancar “Evrime de, Allah’a da inanıyorum demiş”.
Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar yeni çalışmasını duyurdu. “Umarım ülkemde sigara içen kalmaz” notunu paylaşan Sancar, sigaranın DNA’ya verdiği zararın haritasını çıkaran yeni bir teknik geliştirdiklerini açıklayan çalışmasını yayınladı.
***
Prof. Dr. Aziz Sancar ve ekibi, sigara içmenin DNA’ya verdiği zararı yüksek çözünürlükte bir harita ile göstermeyi başardı. Sancar UNC Health CareUNC School of Medicine’in sitesinde yer alan haberi paylaştı.
Sigaranın sağlığa zararlı olduğu biliniyor ancak Sancar ve ekibi ilk defa bu zararın DNA üzerindeki etkisini gösteren bir teknik geliştirdi.
Sancar çalışmalarıyla ilgili; “Bu, ABD’de kanser ölümlerinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan bir karsinojen ve şimdi ortaya çıkan hasarın geniş bir haritasına sahibiz” açıklamasını yaptı.
PEKİ, BU HARİTA NE SAĞLAYACAK?
Prof. Dr. Sancar, yürüttükleri çalışmanın sigara içmenin sağlığa ne kadar zararlı olabileceği konusundaki farkındalığın (awareness) artmasına yardımcı olmasını umduğunu açıkladı.
Ayrıca bu haritaya sahip olmanın DNA’daki hasarın onarılması ve ilaç geliştirilmesi açısından önemli olduğunu ifade etti.
Böyle bilim adamları çıkaran bir ülkenin ufku açık, umutları bol demektir.
Dilerim bu çalışmalar ilerler ve sigara içenler çok azalır.
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 15 Temmuz 2017