ALKOLDEN UZAK DURMA KARARI

M. Kerem Doksat      2 Mayıs 2018 Çarşamba      3508

Sevgili Mekâncılar,

İnsanlık tarihi kadar eski olan alkol, tarih boyunca tedavi edici veya dinsel amaçlarda kullanılmıştır. 

Alkol kullanımı çok eski zamanlara kadar dayanmasına karşın alkol bağımlığının bir hastalık olarak ifade edilmesi yakın zamanda ortaya çıkmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; alkol almak için kuvvetli bir istek olması, alkol alma davranışını kontrol edememe, alkol alınamadığında kişide yoksunluk emarelerinin görülmesi, alkolün bireyde bıraktığı olumlu etkiden kaynaklanan alkole daha fazla ihtiyaç duyma hissi, alkolden zarar görmesine rağmen kişinin alkol kullanımından vazgeçememesi ölçütlerinden en az üçüne son bir yılda sahip olan birey alkol bağımlısı olarak tanımlanmaktadır.

 alkol tedavisi ile ilgili görsel sonucu

20-35 yaş arası alkol kullanımı yoğun olmakta; alkol bağımlılığı içinse genelleme yapılamamakla birlikte 5-10 sene gibi bir süre düzenli alkol tüketiyor olmak gerekmektedir.

Alkol tüketmenin ekonomik olarak verdiği zarardan her statüdeki insan etkilenmektedir.

Amerika’da yapılan araştırmalarda alkol tüketimi çeşitli nitelikler bakımdan incelenmiş ve bu araştırmaların sonuçları şöyle ifade edilmiştir; ırk ve etnik kökene göre en hızlı alkol tüketim oranı beyaz ırka aittir (%56), ağır içicilerde ise etnik köken ve ırksal olarak değişiklik görülmemektedir. Cinsiyet olarak bakıldığında erkeklerde dipsomanik içme (%23- %8.5) ile ağır içici olma (%9.4- %2) oranları kadınlara nazaran daha yüksektir.

Eğitim durumuna göre bakıldığında eğitim seviyesi arttıkça alkol kullanım oranı da artış göstermektedir.

Oranlara bakıldığında üniversite eğitimi alanların %70’i, daha alt seviyede eğitim alanlarınsa %40’ı alkol tüketmektedir.

Ülkemizde Alkol tüketimine bakıldığında, alkol kullanım bozukluğu sebebiyle tedavi kurumlarına yapılan başvurularda görülen artış, alkol içmeye başlama yaşındaki düşüş ve tüketilen alkol miktarındaki artış sorunun boyutunun giderek arttığını göstermektedir.

 

Yapılan çalışmalar genetik faktörlerin ekili olduğunu ortaya koymuştur.

Tek yumurta ikizleri ve evlât edinilen kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda genetik yakınlık gösterilmiştir.

1. derece yakını Alkol bağımlısı olan kişilerde risk 4 kat daha fazladır. Dikkat Eksikliği ile Hiperaktivite, Davranış bozukluklarından birine yahut ikisine sahip olan çocukta ileride alkole bağlı bozukluk tehlikesinin fazla olduğu; antisosyal kişilik vb. bozuklukların da bireyi alkolle alakalı bozukluklara yatkınlaştırdığı görülmektedir.

Sosyal ve kültürel faktörlerin yanı sıra ailedeki bireylerin alkol tüketme alışkanlığı da çocuğun alkol kullanma davranışına etki etmektedir.

Alkol bağımlısı akrabaların fazlalığı bireyde de alkole ilişkin sorunların fazla olmasını beraberinde getirmektedir.

Akrabalık ilişkileri ve bağımlılık boyutu arasındaki ilişkinin araştırılması halen devam etmektedir.

Kimi sosyal alanlar da bireyin alkol tüketimini arttırıcı rol oynamaktadır. Sosyal olarak beklentinin bu yönde olması, ortamda alkol kullanımının normal karşılanması alkol tüketimini arttırmaktadır.

Yakın zamanlarda alkol tüketiminin çok fazla olmasının bünyeye zararları hususunda eğitim kurumlarında verilen eğitimler vasıtasıyla alkol tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalar da yapılmaktadır.

Alkol bağımlılığı, kronik ilerleyici ve hatta ölümcül bir hastalıktır.

Bağımlılıkların genelinde olduğu gibi aşağıdaki özelliklere sahiptir:

Sıklıkla, aşırı miktarlarda içmek

Tıbbi, psikolojik ve sosyal sorunlar oluşturmasına rağmen içmeye engel olamamak

İçilen alkole tolerans gelişmesi

İçilen miktarın azaltılması veya tamamen kesilmesi ile yoksunluk belirtilerinin oluşması

Alkol bağımlılığı, başlama, sürdürme, psikopatoloji ve diğer fakörler göz önüne alındığında bazı farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu farklılıklardan yola çıkarak alkol bağımlılığı alt tipleri aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır.

Tip-A Alkol Bağımlılığı: Bağımlılığın geç yaşlarda başlangıç gösterdiği, çocukluk çağına ait risk faktörü sayısının az olduğu, alkolle ilişkili bozukluk ve görülen psikopatolojinin az olduğu tiptir.

Tip- B Alkol Bağımlılığı: Bağımlılık şiddetinin daha yüksek olduğu, çocukluk çağı risk faktörlerinin daha çok olduğu tiptir. Alkol ilişkili bozukluklar erken başladığı gibi daha fazla psikopatoloji vardır. Aile hikâyesinde alkol kötüye kullanımı daha sıktır, birden çok madde kullanımına sık rastlanır, sık alkol tedavisi öyküsü ve çok sayıda stres faktörü söz konusudur.

Kişinin alkol bağımlılığının olup olmadığı doktorun fiziksel muayenesi ve bazı testlerden sonra elde edilen emareler ve bulgularla ortaya çıkmaktadır. Bu emare ve bulgular; Arkus senilis, kırmızı burun, palmar eritem, parmaklarda sigara yanıkları, karaciğerde de ağrısız büyüme, üst abdominal bölge ağrıları, kuvvet ve hislerde azalma, kol ve bacaklarda zayıflama, laboratuvar bulguları GGT’de yükselme, MCV’de düşme, trigliserid, ürik asid ve üre de yükselme olarak sıralanabilir.

Vücuda alındığından itibaren alkol, hızlı bir biçimde mide ve ince bağırsakta emilerek kana karışır.

Karaciğerde enzimler yoluyla metabolize olur. Alkolün yalnızca bir miktarı karaciğer tarafından metabolize edildikten sonra, geri kalanı vücutta dolaşmaya devam eder. Bu sebepten, alkolün vücuttaki etkisinin yoğunluğunu tüketilen alkol miktarı belirler.

Kan alkol düzeyine göre (%mg) olarak alkolün davranışsal etkileri şunlardır:

50-80            Keyif harekette kusurlar

80-100          Nistagmus (göz bebeklerinde oynama)

100-200        Yürümekte zorluk, duygusal bozukluklar (öfke, ağlama vb)

200-300        Şaşkınlık, konuşma bozukluğu, unutkanlık

300-400        Koma

400-500        Solunum depresyonu

Alkolün tesirinin en fazla olduğu yerin beyin hücreleri olması nedeniyle etkisi ilk olarak hareketlerde fark edilir. İlk yıkıldığı yer olan karaciğerde de kimi farklılıklara ve lipid düzeyinin yükselmesine neden olmakta, şeker metabolizmasını bozarak pankreas hücrelerine, vitamin ve besin değeri olan yiyeceklerin sindirilmesine mâni olmakta; sindirim sistemi hücrelerine, hafıza bozukluğu, uyku düzensizliği, dürtü kontrolsüzlüğü gibi sorunlara neden olup beyin hücrelerine zarar vermektedir. Bünyede meydana gelen bu sorunların bir kısmı alkol tüketimi bırakıldığı takdirde son bulmaktadır.

Alkol alımının durdurulması veya azaltılmasından birkaç saat veya gün sonra ortaya klinik olarak çekilme belirtileri çıkar. Yoksunluğun emareleri; terleme, nabız artması, titreme, huzursuzluk, sürekli hareket halinde olma, uykusuzluk, asabiyet, bulantı, kusma, geçici hallüsinasyondur.

Deliryum Tremens

Alkol çekilme belirtilerinin en ağır olarak görüldüğü durumdur. Alkol kesimini takriben 24 – 48 saat sonra, titreme, denge ve dikkatin bozulması, terleme, iştahta azalma ve çarpıntı ile başlar. Hasta giderek şaşkınlaşır, bilinci bulanıklaşır ve duraksamadan ilgisiz bir biçimde konuşmaya başlar. Bu duruma panik, kızgınlık ve saldırganlık eşlik edebilir. İşitsel, görsel ve duysal varsanılar görür, hisseder, duyar ve sara nöbeti geçirebilir. Acil tıbbi bakım sağlanması gereken bu durumda, hasta uzun süren uykudan sonra kendine gelebileceği gibi kalp yetmezliği, iltihaplanmalar, şok, kaza sonucu ölebilir veya kalıcı beyin hasarı yaşayabilir.

Alkolden kaynaklı bozukluklar birkaç hastalığı kapsayabilmekte; bireysel olgularda psikososyal, kalıtımsal, hareketsel etmenler diğer faktörlerden daha önemli olabilmektedir. Bu etmenlerin belirlenmesi, hastalık belirtilerinin değerlendirilmesi ile kişiye uygun tedavi seçeneklerinin belirlenerek tedavi planı yapılır. Hasta ve hasta yakınları bu konuda bilgilendirilir.

Alkol bağımlılığının tedavisi profesyonel olarak alınacak yardımla mümkündür. Bu yardımın ilk kısmı alkol kullanımının kesilerek ortaya çıkacak yoksunluk belirtileri için uygun tıbbi yardımların yapılması ve ilaç kullanılmasını kapsar. İkinci kısım rehabilitasyon sürecidir.

Bireyin yoksunluktan kurtulmasının akabinde alkol almadan yaşama adapte olabilmesi için bireye gerekli bilgi ve becerileri kazanması amaçlanır.

Arınma (detoksifikasyon) süreci ile başlayan tedavi yatarak olabileceği gibi ayataktan takip ile de mümkündür. Tedavi, kişinin sosyal ve iş hayatını olumsuz etkilememesi için hastaneye yatmadan direkt ayaktan sürdürülebilir. Lakin tedavi birçok defa sonuca ulaştırılamamışsa, hastanın hayatını tehlikeye sokacak yoksunluk halleri mevcutsa, hasta içmeyi sürdürdüğü takdirde hayatını zora sokacak tıbbi haller varsa, ruhsal hastalıklar mevcutsa, kullandığı başka kötü maddeler varsa, hastaya destek olacak kimse yoksa hastanın hastaneye yatırılıp tedavi görmesi gerekmektedir.

Detoksifikasyon, tedavide ilk basamaktır. Tedaviye uyumun sağlanması, iyileşme güdülenmesinin korunması ve değişime istekliliğin sürdürülebilir kılınması için psikoterapi gereklidir. Bireysel ve grup psikoterapileri ile bu süreç desteklenir.

Detoksifikasyon, psikoterapi ve ilaç tedavisi alkol bağımlılığı tedavisinde önemli yapı taşlarıdır.

Kendi hür irademle iki sene kadar alkol kullanmamaya karar verdiğimi ifade etmek isterim.

Barış, esenlik ve bilimle yaşayalım.

Evrimsel Psikiyatri ve Atatürk kitapları da yolda…

Mehmet Kerem Doksat – Tarabya - 02 Mayıs 2018

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©