COVİD-19 PANDEMİSİ VE EŞLİK EDEN RUHSAL HASTALIKLARDA ÇÖZÜM YÖNTEMLERİ

M. Kerem Doksat      28 Şubat 2021 Pazar      1380

Covid- 19 Pandemisini takip eden süreçte, gün geçmiyor ki, kaygı dolu  bir hasta kapımızı çalmasın. Çok fazla sayıda, “bana ve yakınlarıma virüs bulaşır mı endişesi, eski normal günlere hiç mi kavuşamayacağız endişesi, aşı olsak mı olmasak mı sorgulamalarına yönelik kaygılar, aşıya erişebilecek miyiz kaygıları, aşı bizi koruyacak mı kaygıları, işimiz ve ekonomik durumumuz ne olacak kaygıları, çocuğumun eğitim süreci nasıl işleyecek kaygıları vb.” zihinleri meşgul etmekte.

Yeni düzene bilişim araçları ve teknoloji üzerinden uyum sağlayabilenlerde bu kaygılar biraz daha az olmakla birlikte, her şeyin bilişim sistemi üzerinden gerçekleştirilebilir olmadığı gerçeği insanları çıkmaza sokabilmektedir. Metropollerde trafik teröründen zaman kazanan kişilerde uzaktan çalışmanın verdiği esneklikle çalışma saatlerinin çok daha fazla arttığı ve aile hayatının bu anlamda olumsuz etkilenmesi kadar, insanların belirli metrekaredeki alanlarda sürekli bir arada bulunması da aile içi çatışmaları arttırabilmektedir. Dolayısıyla bizlere başvuran hastalarda kaygı bozukluklarının, depresif sendromların ve obsesif kompulsif bozukluğun giderek arttığını üzülerek fark etmekteyiz.

Kaygı bozukluklarının en önde gelenleri arasında “yaygın anksiyete bozukluğu”nu sayabiliriz. Bu rahatsızlıkta kişilerde her an kötü bir şey olacakmış kaygısı vardır. Her dakika olumsuz bir haber alacaklarına, sevdiklerinin sağlığıyla ilgili kötü gelişmeler olacağına dair kötümser beklenti içindedirler. Beyinlerinde yazdıkları olumsuz senaryolara engel olamazlar. Bu durum bütün iş hayatlarına, akademik hayatlarına, ailevi ve sosyal-duygusal hayatlarına yansır. Hayat kaliteleri bozulur.

Bir diğer kaygı bozukluğu ise “panik bozukluk” tur. Bu kişiler her an panik atak yaşayacakları korkusuyla evden dışarı çıkamayabilirler. Araba kullanamayabilirler. Yaşadıkları ve çalıştıkları yerleri ya bir şey olursa kaygısıyla hep hastanelere yakın yerlerden seçerler. Evde sürekli olarak tansiyon ve nabız ölçme ritüelleri sergilerler. Arabaya binseler dahi hastalanıp acilen hastaneye yetişemeyebilirler kaygısıyla uzak yerlere gidemezler, köprü trafiği gibi yoğun trafiğin içine karışmaktan kaçınırlar. Panik atağı ise bir anda ortaya çıkan kalp çarpıntısı, nefes darlığı, ellerde titreme, bayılma hissi ve eşlik eden kalp krizi geçiriyor olma korkusu ve/veya aklını kaçıracak olma korkusu yaşamak olarak tarif edebiliriz. Bu tablo, dakikalar içinde ilerler, yaklaşık yarım saat içinde pik yapar ve sonra kendiliğinden azalıp, geçer. Panik atak geçiren bir kişi, takip eden zamanda bunu tekrar yaşama korkusuyla kaygılı bir beklenti ve kaçınma davranışı içine girer, yani “panik bozukluk” geliştirir.

Kaygı bozukluklarının bir diğeri, “sosyal anksiyete bozukluğu”dur. Bu durumda da kişiler topluluk içinde konuşma yapmaktan, yeni ortamlara girip yeni insanlarla tanışmaktan hata yapacakları, gülünç duruma düşecekleri veya söyleyecek bir şey bulamayacakları kaygısıyla kaçınırlar.

Kaygı bozukluklarının arasında özgül fobileri de sayabiliriz. Bunlar, kapalı yerde kalma fobisi (klastrofobi), açık alan fobisi (agorafobi), uçak, hayvan fobileri vb. çeşitli şekillerde kendini gösterebilir.

Depresif bozukluk dediğimiz zaman, hayattan keyif alamama, yoğun bir iç sıkıntısı, eskiden haz alınan faaliyetlerden keyif alamama, umutsuzluk, karamsarlık, çabuk sinirlenme ve /veya ağlama, uyku ve yemek bozukluklarını anlarız. Bazen tabloya intihar düşünceleri de eklenebilir.

Obsesif kompulsif bozuklukta ise, kişide saçma olduğunu bildiği ama bir türlü kafasından atamadığı takıntılar ve bunları etkisiz hale getirmek için yapmak zorunda hissettiği bazı hareketler vardır. Temizlik veya hastalık kapmakla ilgili takıntılar kendini uzun süreli el yıkama ile gösterebilir. Emin olamama takıntısı kendini kontrol etme davranışlarıyla gösterebilir. Sayı sayma ritüelleri, bazı hareketleri belirli sayıların katı kadar sayıda yapmak, simetri takıntısı ve düzenlemek gibi  bir çok takıntı veya  davranış tabloya eşlik edebilir. Bu belirtiler, kişinin işlevselliğini her anlamda bozar.

Kaygı bozuklukları, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluğun, kalıtımsal sebeplerle ortaya çıkabildiği gibi genellikle beynin nörobiyolojisini ilgilendiren organik hastalıklar oldukları bilinmektedir.

Gerek kaygı bozukluklarında gerek depresif bozuklukta, gerekse de obsesif kompulsif bozuklukta; tedavide en başlıca, serotonin ve/veya adrenalin geri alım inhibitörleri olan ilaçları kullanırız. Belirtilerin çeşitliliğine göre bu ilaçların etkilerini güçlendirecek başka gruptan ilaçları da tedaviye ekleyebiliriz. Ek olarak, hipnoterapi ve bilişsel davranışçı terapi ilaçlı tedaviye ek olarak kullanılan başlıca psikoterapi yöntemleri arasındadır. Kaygı bozukluklarının ilaçlı tedavisine en az bir yıl, tercihen iki sene devam edilmelidir. Her üç hastalığın tedavisi için de önerilen ilaçlı tedavi süresi atak sayısının tekrarına göre daha da uzatılabilmektedir. Tedavi sırasında hekime danışılmadan ilaçları erkenden kesmek, hastalığın tekrarlama riskini arttırırken, hekim takibi olmadan bu ilaçların kullanılması da birçok ek olumsuz tıbbi tabloya yol açabilir. O nedenle bu ilaçların hekim takibinde uzun süreli olarak kullanılması son derece önemlidir.

Covid-19 Pandemisi sürecinde ruh sağlığımızı koruyabilmek adına yapabileceklerimiz aşağıdaki gibidir:

-Geleceğe yönelik beklenti ve planlarımızı kısa vadeli tutalım.

-“Ya olursa” veya “keşke” ekleriyle başlayan düşüncelerimiz yerine, “an’a odaklanan düşünce sistemini” yerleştirelim.

-Sadece “şimdi, şurada ve bu anda”’ya odaklanalım.

-Pandemi şartlarında yapılabilecek hobilerimize şans tanıyalım.

-Fiziksel sağlığımızın el verdiği ölçüde spor yapalım.

-Bilişim araçları üzerinden de olsa sevdiklerimizle olan diyaloğumuzu sürdürelim.

-Ne olursa olsun, günümüzü en dinamik şekilde organize etmeye çalışalım.

-Ruhsal hastalıklarla ilgili belirtileri fark ettiğimizde ilk fırsatta bir ruh sağlığı çalışanından profesyonel destek alalım.

Unutmayalım ki, moral, sevgi ve üretmek bizim en temel silahlarımızdır. Umudumuzu asla köreltmeden direnmeye devam.

 Hepinize iyi Pazarlar diliyorum.

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat-28.02.2021-Tarabya

 

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©