M. Kerem Doksat | 16 Eylül 2015 Çarşamba | 3555 |
Diyelim ki yapacak hiçbir şey kalmamış.
Bütün telefonlar arıza yapmış.
Bütün e-mailler geçersiz kalmış.
Kimseyi arayamıyor, mukabele de alamıyorsun.
***
Herkes kendi derdine düşmüş, umutsuzluk sarmış beş bir yönü.
Bir ömür geçirmişsin ama sanki tünelin sonunda ışık varmış gibi.
Kimse başkasını aramaz, onu da kimseler sormaz olmuş.
Anlayış, hüsnüniyet ve basiret tükenmiş.
Umutlar başka zamana ertelenmiş!
***
Ama hâlâ beklemektesin ki çıkacak bir ses, bir hoş seda
Her yer kapkaranlık ve ümit bitmiş
Biçaresin ve körsün şu âlemde
Derdin var ama dinleyen yok
Odun var ama ilaç olduğunu anlayan kalmamış
***
Her yer mefluç, herkes bastırılmış ve susturulmuş
Kimisinin mazereti var bildirmez, çoğunun ortaya çıkmayı canı istemez
Ve diyelim ki hastalık veya bir belâ musallat olmuş başına
Ama kimse buna aldırış etmiyor
Dostun da kalmamış, arkadaşın da, yarenin de
***
Zifiri karanlık kaplamış her tarafı
Şeytan kapıda, beklemekte işini yapmak için…
Bütün yatırımlarını yanlış yapmışsın
Müflisten de betersin ama inatla, ısrarla, azimle ayaktasın
***
Nereye elini atsan bozmuşsun
Kime “merhaba” desen bezmişsin
Herkes çok iyi bilmekte ve talep etmekte
Velâkin sende mecal kalmamış
***
Çok okumuş ve yazmışsın
Her şeye uzanmış ve pek çok çiçekten nektar koklamışsın
İsteyen gani, veren yok
Gene de azimle, hırsla asılmaktasın hayata
***
Hâlâ mazideki hülyalarla meşgulsün
Kimi acı, kimi tatlı
Fakat gelmekte tünelin ucu: İki adım uzakta
Bir dal var uzatılan lâkin kimden geldiği meçhul
***
Bütün bunlara rağmen durabilmek istersin ayakta
Bakarsın her istikamete
Tek görebildiğin bir nur huzmesidir
Öyledir de, kimden gelmektedir, nereyi ve neyi aydınlatmak için, bilmezsin
***
Uzaklardan bir şeyler gelir kulağına
Anlamsız ve saçma
Hiçbir şey artık hitap etmemekte sana
Ve yapayalnız kalmışsın
***
Kimi saadeti kitaplarda aramakta
Bir kısmı da sanatta
Lâkin artık sanatçı benzemiyor
***
Kapatman gerekebilir hesapları
Bırakman icap edebilir her şeyi
Vicdanın rahattır belki ama tedirginsin
Yaşamak için sebepleri sorgularsın
***
Ne ümit kalmış, ne muhit ne de muhit
Dost ararsın ama bulamazsın
Zaten dost çoktan vardır belli bir yaştan sonra
Muhit ise edinilir
***
İyi de, hepsinden nasibin var
Fakat artık ümitlerin tükenmeye başlamıştır
Müflis de değilsin, borcun da yok
Fakat ümit kalmamış yüreğinde
***
Cesaret azalmış kalbinde
Gırtlağında bir yumruk
Başlarsın eskileri didiklemeye
Aradıkça da bulursun
Herkesin bir hikâyesi vardır dostum
İyi dinlersen keşfedersin
***
Ama bilelim ve anlatalım ki
Tek dostumuz biziz
Ama kendimizi de tanımayız
Bilemeyiz
Nihayette ve bidayette
Hepimiz yalnızız
***
Sordu mu kimse bize kimden doğacağımızı
Hesabın nerede, nasıl verileceğini bilen var mı?
Hayat topyekûn bir çiledir dostum
Vâdesi dolan sessizce gider
***
Zanneder misin ki hayat bitecek
Yok, o çile bitmez
Elbet birileri gelir nöbeti devralmaya
Sen ise bakarsın semâya
Birileri el uzatır mı diye
***
Bekle ey gafil
Boşuna, hiç de ümitlenme
Sonuç olarak kaderinin çoğunu sen çizdin
Karma ise kendi bildiği yönde işler
***
Neyse dostum, sıkmayayım seni
En fazla gelir biri
Okur bir şeyler
Anlamaya çalışırsın, algılarsın fakat idrak edemezsin
***
Zaten bu komik oyundaki yerin bellidir
Boşuna debelenme
Kimselerle kötü olma
Musalla taşının altına yatırdıklarında
***
Kimsenin farkı kalmaz diğerinden
Gülümsersin ve sola dönersin
Kendinden geçersin
Ne olacak ki, derdin ne
***
Bu geminin rotasının nereye müteveccih olduğunu
Ancak kaptan bilir ama sen onu asla tanıyamamışsındır
Hakikat dahi izafi gelir sana
Kati olan tek şey, vâden dolduğunda çekip gideceğindir
***
Geç oldu, vakit geldi.
Belki soluğum yeter, nefesim kâfi gelir de gene yazarım
Belli mi olur
Her sabah yeniden Güneş doğar
Yeni ümitlerle beraber
Hani demem o ki, kimseleri kırma ve gönül koyma
Sonsuzluk ve liyakat
Ancak bıraktığın eserlerle ölçülür…
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 16 Eylül 2015 Çarşamba