M. Kerem Doksat | 22 Mart 2008 Cumartesi | 4557 |
Devletlû demin Partisi'nin Kadın Kolları'nda bir konuşma yapıyordu Gâziantep'te. "Ayrımcılık yapanlara kanmayın, bunlar kendi fildişi kulelerinde oturup ahkâm kesen zavallılar" filân diyor; sonra da soruyor: "Var mı ayrımcılık"!
Güruh "yoook" diyor ama cılız, Devletlû öfkelenerek iki kere daha soruyor ve şûlebaşlı, türbanlı, haremlik selâmlık düzeniyle oturtulmuş güruh bağıra bağıra "yoook" diye haykırıyor. Ne yapsınlar, öyle bir öfkeli ki, Allah bilir inip hepsini döver!
Bu arada öfkesinin çok güzel bir şey olduğunu ve millî gelirin nasıl arttığını anlatıyor. Memleketin nasıl satıldığından dem vurmuyor ama soruyor "millî gelirimiz ne kadar çok arttı, diiil miiii. Güruh artık otomatik viteste ve "eveeeet" diye çılgıncasına bağırıyor. İyi de, onlara sâdece sadaka kömür ve öbür dünyada saadet vaat ediliyor. "Memlekette huzur yok diyeni vurun diyecek de, diyemiyor âdeta. "Sayın Baykal " diye başladığı her cümle "sen niyet okuyuculuğu yaptın" filân diye devam edip hakaretamiz hâl alıyor. Peki, bu arada memlekette neler oluyor?
*
DTP'li Ahmet Türk ile diğer veer, Diyarbakır'daki Nevruz kutlaması törenine tek tip kıyafetle katılıyorlar. Kutlamalar ayrılıkçıların provokasyonuyla geçiyor. Meydanlarda Apo posterleri açılıyor, halk önderi diye takdim ediliyor. Nevruz ilk defa Bağlar Semti'nde özel olarak hazırlanan 70 bin metrekarelik alanda kutlanıyor. DTP'li yöneticiler şalvar, gömlek ve yelekten oluşan yöresel kıyafetle geldikleri miting alanında üzerinde Kürtçe, Öcalan lehine sloganlar atıyorlar. Mitinge DTP'den Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Akın Birdal, Gülten Kışanak, Selahattin Demirtaş ile Leyla Zana, Selim Sadak ve Osman Baydemir katılıyor. Baydemir "hükûmetin paketinden kabak çıktı. Isıtın, pişirin kabağı ama artık yenilmiyor" diyor ve Ahmet Türk de "biz burada yumurta tokuşturmuyor gelecek inşa ediyoruz" buyuruyorlar. Leyla Zana ise "Kürtler'in demokratik özerklik talebi var. Kürtler bugün bunu istiyor. Yarın bu elbise bana küçük geliyor derse o zaman başım gözüm üstüne" diyor ve PKK elebaşı Öcalan'ın 2010'da aralarında olacağını iddia müjdeliyor. Mitingin büyük bölümü Öcalan'lı şova ayrılıyor; mesajının okunmasından sonra "Kürt halk önderi Sayın Öcalan'a yönelik tecrit politikasına karşı 5 dakikalık oturma eylemi" yapalım anonsu duyuluyor ve sesi dinletiliyor.
Alandaki gösteriler devam ederken havada da dörtlü kol düzeninde F-16'lar alçak uçuş yapıyor.
Mersin'deki Nevruz kutlamalarında da DTP'lilerden sert açıklamalar geliyor. DTP Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna mitingde "gençler bizim umudumuz, yarınlarımız; onlara terörist diyemiyoruz" buyuruyor. Gene Öcalan posterleri ve bir de Kürdistan Haritası açılıyor. DTP'li miting görevlilerinin yöresel kıyafet giymeleri dikkat çekiyor. Yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı kutlamalar PKK gösterisine dönüşüyor. Konuşmaların yapıldığı sahnenin üzerindeki "Newroz 2008" pankartına ise polis kızıyor ve "w harfini yasak olduğu gerekçesiyle DTP afişi ile kapatılıyor (başka suç filân yok hani). Gösteri sırasında bâzı evlere Türk bayrağı asılması da dikkatleri çekiyor (cesaretle delilik sınırı dardır). Önceki gece Portakal Mahallesi'nde boş bir arâzide toplanan 250 kişilik grup ateş yakıp terör örgütü lehine slogan atıyor, Türk bayrağı asılı bâzı bin3alara ve polise de saldırıyorlar. Olaylara panzer ve göz yaşartıcı gaz ile müdahale eden polis, çok sayıda göstericiyi gözaltına alıyor. Çevreyolundaki araçlara taş atarak eğleniyorlar ve emniyet güçleri nâçar kalıyor.
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesi'nde Nevruz kutlamaları sonrasında yürüyüş yapmak isteyen göstericiler, ortalığı savaş alanına çeviriyor. Yaklaşık 500 kişilik grup, kutlamalar sonrası PKK lehine sloganlar atarak Viranşehir İlçesi'nde Karacadağ Caddesi'nden ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçiyorlar. Polisin barikatıyla karşılaşan göstericiler, ellerindeki molotofkokteyli ve taşlarla polis panzerlerine saldırıyorlar. Polisin gaz bombalarıyla olaya müdahale etmesi üzerine polisle göstericiler arasında çatışma başlıyor. Meydana gelen olaylarda ilk tesbitlere göre 2 polis memuru hafif yaralanırken, 16 gösterici gözaltına alınıyor. Şanlıurfa'nın Birecik İlçesi'nde ise Kaymakam Tuncay Sonel çocukların gösterilere katılmasını engellemek için hediye dağıtıyor. Alana yakın okullardaki çocuklar dışarı çıkarılmayıp 3 bine yakın sandviç ve meyve suyu servis ediliyor. Mahalle arasında ise 5 bin oyuncak dağıtılıyor.
Hakkâri'de polis, küçük çocuklara cips dağıtarak çocukların katılımını engelliyor. Birçok iş yerinin camları kırılıyor, yaralananlar var.
Siirt'te provokatörlerin Nevruz alanında yaptığı hazırlık detektöre takılıyor. DTP'liler Eruh yolunda bulunan Nevruz alanında kutlamalar için yaptıkları hazırlıkları tamamlıyorlar. Ancak, sabah saatlerinde polise gelen "Alana bomba gömüldüğü"ihbarı kentte hareketli dakikaların yaşanmasına sebep oluyor. Önceden kazıldığı belli olan birkaç noktayı tarayan polis küçük bir poşet buluyor. Poşetten üzerinde "Aposuz dünyâyı başınıza yıkarız" yazan resimli pankart ve PKK flâmaları çıkıyor; yâni hem tehdit ediyor, hem de dalga geçiyorlar.
Van'da yaşananlar hepsinden beter! DTP milletveeri Özdal Üçer ile Fatma Kurtalan'ın önderliğindeki kalabalık polisle çatışıyor, yaralananlar var.
İstanbul'da Beyoğlu'nda ateş yakıp slogan atarak polise saldırıyorlar. Pek çok "kurtarılmış bölgeye" devletin zâten girebildiği yok. Özel üniversitelerde (Koç, Sabancı gibi) ve Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan ağa çocuğu "öğrenciler" zâten çoktan Kürtçe konuşup etrafa tepeden bakmaya, türbanlılar da derslere girmeye başlamış durumdalar. Diğerleri de onlara hak vermeğe başlamış vaziyetteler. Bütün büyük medya öyle dediğine göre.
*
Devletlû haykırıyor: "Ayrımcılık yapanlara kanmayın, bunlar kendi fildişi kulelerinde oturup ahkâm kesen zavallılar. Değil mi?
*
83 yaşındaki İlhan Selçuk, 70 küsur yaşındaki Kemâl Alemdaroğlu ve 10 kişi daha sabaha karşı gözaltına alınıyorlar ve 24 saat hiç kimseyle görüştürülmüyorlar. Seversiniz, sevmezsiniz ama bu adamlar kabak gibi ortadalar. Telefonlarının dinlendiğini, her an takip edildiklerini tahmin etmemeleri için ahmak olmaları lâzım, ki asla değildirler. Ne yapacaklardı, biri köşesinde yazmayacak, öbürü de evinde uslu uslu oturup gergef mi işleyecekti? Kemâl Bey'i o kadar iyi tanırım ki, Trabzonlu meşrebi ve hipertimik mizacı ile istese de gizli örgüt üyesi olmayı beceremez, devlete karşı bir çeteye giremez çünkü dürüstçübaşıdır (bölücübaşının tam aksi) ve ağzını kapalı tutamaz; ânında verir tepkisini. Böyle bir yaklaşım incitir, kırar, hâttâ mânen ve -Allah korusun- maddeten öldürür onu. Nitekim bu tip bir gözaltı ile 13 Kasım 2005'te Van Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı intihar etmiş, aynı koğuştaki Rektör Yücel Aşkın da koroner spazmı geçirmiş ve üç stent takılmıştı. Acaba amaç da bu mu!
Gerekçe, ne olduğu, nasıl bir şey olduğu ve hâlâ bir iddianâmesi bile olmayan Ergenekon Soruşturması muvacehesinde, buna gerek duyulduğu!
*
Devletlû haykırıyor: "Ayrımcılık yapanlara kanmayın, bunlar kendi fildişi kulelerinde oturup ahkâm kesen zavallılar". Değil mi?
Sokaklar isyan edenlerle doluyor. Lâiklikten yana olan ve din sömürgenliğini protesto eden "fildişi kulelerinde oturup ahkâm kesen zavallılar, "artık yeter" diye haykırıyorlar.
Veee. Dün gece en kokunç şey oluyor ve Fenerbahçe, Kasımpaşa'yı 3-0 yeniyor.
*
Devletlû haykırıyor: "Ayrımcılık yapanlara kanmayın, bunlar kendi fildişi kulelerinde oturup ahkâm kesen zavallılar". Değil mi?
*
Şimdi, terörize edilmiş vaziyette bekliyorum ve Ergenekon Soruşturması muvacehesinde bütün Fenerbahçeliler'i de sabaha karşı gözaltına alırlar mı diye endişeleniyorum; gerçi takımda pek Ergenekoncu olamaz çünkü çoğu Brezilyali filân ama kimbilir? Hiç böyle devirde Kasımpaşa mağlûp edilir mi! Ahmaklık işte. Üstelik ben de kulübün üyesiyim! Niye mağlûp olmadınız be!
Ya başıma bir şey gelirse.
Neyse, sonunda gönlüm pek rahatlıyor. Nasıl olsa fildişi kulemden ahkâm kesmekteyim. Hiç Diyarbakır'ı, Urfa'yı filân görmedim, Diyarbakır'da psikiyatri uzmanı olarak askerlik yaptığım düşüncelerim ise hezeyan. Halktan muazzam derecede kopuğumdur; nedir onlar acaba, yenir mi içilir mi? Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler canım. İlkokul birinci sınıfı Erzincan'da okumadım. Adana'da tıbbiyeye uğramadım. Biga'daki bir köyde mecburî hizmet de yapmadım. Zâten ben psikiyatr filân da değilim.
Zengin bir içgüveysi rantiyeyim.
Memlekette de her şey yolunda, güllük gülistanlık.
Don't worry, be happy, bye.
Mehmet Kerem Doksat - İstinye - 22 Mart 2008 Cumartesi