M. Kerem Doksat | 29 Mart 2014 Cumartesi | 3927 |
Bâzen insanların ve milletlerin kaderleri de, kederleri de kesişir ve birtakım kararlar vermez zarureti hâsıl olur.
Arada derede kalıp öylece düşünmeye, tefekkür ve tefelsüf etmeye etmeye başlar ve mâzinizi tıpkı ölüm ânında olduğu gibi gözünüzün önünden geçirmek istersiniz çünkü tercihleriniz tıpkı Kudüs'teki Ağlama Duvarı gibidir. Bilirsiniz ki oranın esas amacı arka taraftaki Müslüman kısmını elde edemedikleri için ağlamaktır; hepsi bu kadardır.
Bunu herkes bilir ama nedense bir sır gibi saklanır; Hakikat ve gerçek arasındaki esrar apaçık karşınızdadır. Aynaya bakmanız kifayet eder.
En doğru adresi ararsınız ve apışıp kalırsınız...
Bu nasıl iştir diye bakakalırsınız...
Tam sayfa haberle her yerde duyurulan, videosu GATA'da seyredilen ve hâlâ köşe yazarlığından köşeleri dönen bu kişinin nasıl makbûl ve muteber olduğunu, Keto'yu dövdüğünü hatırlayıp düşünürsünüz.
İşin aslını Dr. Stress, Ergun Gümrah ve Tuna Serim çok iyi bilir; ama boş veririz, ibretle tekrar tekrar düşünürüz...
***
Adana'nın yetiştirdiği en büyük pop ilâhlarından biri olan, reenkarnasyona da inanan, kız evlât kaybı da yaşayan, sonra da sarışın bir Alman'la evlenen Erol Büyükburç'un başına geleni okuyunca üzülüp, kendinize ve memlekete pay çıkarırsınız...
Ben kendisiyle birkaç kere televizyonlarda, ayaküstü sohbetlerde karşılaştım. Facebook'ta da üyemizdir.
Çöpler temizlendi deniyor ya, bu da onun bir delili... Geçen gün cep telefonumla çektim.
Bu avhâl ve şerait altında kafanızın karışmaması için içiniz sıkılır; daralır ve fena hâlde bunalırsınız. Hiçbir olay çıkmamış gibi davranmak istersiniz ama bir türlü karar veremezsiniz. Kullandığınız reyin tam da Ülkücülerin kalesi gibi olan bir kahvede, hem de Tarabya'da reyinizi kullanmışsınızdır ama nedense bir türlü Kürt bölücülüğünden bahsetmenizi kullanmanızı istemeyen dostlarınız vardır.
Hâlbuki insanlar ulu orta öpüşüp koklaşmakta ASLA çekinmemektedir.
Bu seçimlerden sonra bunları NAH görürsünüz, valeler kovalar (onlar da Alman)!
Acaba bunları kim uydurmuştur diye düşünüp durursunuz...
***
Programına çıkıp, Elmalılı Hamdi Yazır'ın torunu olduğunu beş bir yöne haykırdığınız Okan'ın asistanı Reyhan Hanım'a What's Up ile "Okan bütün bu kitapları okuyabiliyor mu yahu" diye yazdığınızda cevap alamayınca da şaşırırsınız (bir mânidar tesadüf daha: İzmir'deki ünlü bir pastânenin adıdır)...
Acaba bunun esbabı mucibesinin veya mucizesinin, bu muhterem zat ile program yapacağını Facebook'tan eleştirdiğiniz için mi diye derin derin düşünüp, mânidar tesadüfleri hatırlarsınız...
Bu kadar çok programa çıkınca insanın kafası karışır kardeşim...
Bir de, Tuna Kiremitçi'nin senaryonusu (İclal'in eski sevgililerinden biri) yazdığı AŞK filmindeki Engin Altan Düzyatan'ın bu acayip ismi nereden bulduğunu düşünüp kafanızı kaşırsınız...
Fesuphanallah!