HAYATI SEVMEYE DAİR

M. Kerem Doksat      30 Aralık 2015 Çarşamba      3193

Hayatın ne getireceğini ve neler götüreceğini kimseler bilemez derler. Elbette bu doğrudur da, acaba bizim geçmişimizi ve geleceğimizi sadece kader mi tayin eder?

Bence kaderimizi büyük ölçüde kendimiz tayin eder ve adeta bir cevher gibi süsleriz onu. Tıpkı arasında su dahi sızmayacak taşlardan yapılmış bir Şato düşünün ve dalın içeri!

***

Çok tuzaklara şahit olacak ve defalarca imtihan edileceksiniz. İcabında ölümle burun buruna geleceksiniz ama acaba ben bunları yaşamaya değer miyim, yoksa Karmik bir plan dâhilinde sürekli olarak tekâmül mü ediyorum.

Belki de en can alıcı suallerin başında gelen ve asla ulaşılamayacağı iddia edilen Hakikati yakalamak, hayatı ıskalamamak en temel düstur.

Farz edin ki hastasınız ama bunun ilacı kalmamış. Ölürüz, biter ama daha yapacak çok iş, paylaşılacak çok şey var.

Yahu, acaba ölümsüzlük “youtube” olmasın?

Muhayyilenizi öyle çalıştırın ki, aslında ölümsüz olan da, Tanrı’ya tapınan da, yalnızlığa perestiş eden de biziz.

Soliptik (Steimer’den mülhem) olmamak ama gustonun kıymetini bilmek, Epiküryen (Skeptisizm’de ve Stoacılık’ta olduğu gibi, pratik felsefeye yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda faaliyet göstermiş) yaşamak.

Hayatın tadını çıkarmak anlayacağınız. Hem ahlak felsefesinde hem de bilgiye yaklaşımında kuşkuculuğun etkileri belirgin olarak görülür) yaşamak ama hep yenilik arayalım derken batağa düşmemek en faziletlisi.

“Ölüm ânınızı” düşününüz, var mı bu dünyaya kazık çakan?

Çalışmak ve hep okumak, kendini namütenahi geliştirmek, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için –ki (ya yoksa), yakında terk edip gidecekmiş gibi tahayyül ve tasvir edilemez olana doğru kürek çekmek en büyük çaba değil mi?

Bugün arayıp sual eylediler sıkça gittiğim bir kulüpten: Doğum gününüz nedir, kızınızın ve karınızın dünyayı teşrif ettikleri tarih ne, tevellütünüz (eski tabirle doğum tarihiniz) kaç?

Şöyle bir daldım mâzime. Tefekküre ve tefelsüfe daldım. Yaşım gelecek 59’a.

***

“Neden ki” diye sordum kendime! Bundan sonra sadece çok çalışarak, makale ve kitap yazarak geçireceğim ömrümü.

Daha mütekait olmaya çok zaman var ama vakit daha mı az, bilemiyorum ki…

Çocukluk arkadaşım ve dostum Banu Zorlutuna hem benimle, hem de Neslim’le radyo röportajı yaptırdı.

 

İşte Kadim Dostum Banu Zorlutuna

Evrimsel Psikiyatri ve Kişilik Bozuklukları kitaplarımı yazmaktayım.

Sevgili Dostum Bingür Sönmez, Sözcü Gazetesinde Sağlık Köşesini yazmaya başlamış. Şu yumurta mevzuunda bir karara varırlar belki.

Sürekli olarak makale tarıyorum Pub-Med’den. Evde en az 3000 cilt kitap, Risale-i Nûr’un orijinalleri. Pek çok fırından çıkma kitap var.

Neslim zaten 40’ı geçti ama genç kız gibi… Bol spor yapmak ve daha az yiyip içmek en iyisi. Gene de keyiften taviz yok!

Yeni yıla Sigara ve tütünü tamamen yasaklatarak başlanmak isterdim.

Cânan bence hâlâ 5 yaşında ama o da 30’unu doldurdu.

Işıl dün televizyondaydı. Yeni diziye başlıyormuş. Hayırlısı.

En mizahi olarak gördüklerim de bankadan arayanlar.

“Alo, ben …. Bankasındanım. Mehmet Bey, sizi son kredi imkânlarımızdan haberdar etmek için aradım. Biliyorsunuz, yasal açıdan bu konuşmalar kaydediliyor”.

“Bakın, hani pek de mühim değil ama benim adım Kerem”.

“Peki, Kerem Mehmet Bey, şimdi…”

La havle vela kule ve tevekkül “ismim ve soyadım tersine dönmüş beyefendi”!

Sabretmek ve hiç kızmamak elzem! Bu yaştan sonra öfkelenip, Panik Atağı mı geçireceğim yani!

***

“Peki, efendim, Mahmut diyebilir miyim”?

Sabır tevekkül, basiret bağlanmaması için şart.

“Siz onu boş verin, hiç Noel Baba’yı gördünüz mü”?

Adam şaşırıyor ve “hayır” diyor.

Muziplik olsun ama nüktedanlıktan uzak kalayım en iyisi…

Bu arada Raşit’in seçim karmaşası sürmekte!

Bu arada, Rafet Saygılı Hoca vefa etmiş, mekânı Cennet olsun… Ege Üniversitesi(EÜ) Rektörü Prof. Dr. Refet Saygılı, hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Refet ve Armağan Saygılı çifti, akşam saatlerinde odalarına çekilip uykuya daldı. Gece uyanan ve eşinin yanında olmadığını fark eden Armağan Saygılı, kocasını mutfakta hareketsiz halde buldu. Eve gelen sağlık ekipleri 84 yaşındaki Saygılı’nın hayatını kaybettiğini belirledi. Önceden de sağlık sorunları olduğu belirtildi. İzmir’de dünyaya gelen Refet Saygılıİzmir Atatürk Lisesi’ni tamamladıktan sonra girdiği Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1955'te mezun oldu. 

1959’da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kürsüsünde göreve başlayan Saygılı, 1972’de Doçent oldu, 1975’te ise Profesörlüğe yükseldi. Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcılığı ve Dekanlığı gibi görevlerde bulunan Saygılı, 1982-2000 arasında iki dönem Ege Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Ulusal Nöropsikiyatri Derneği üyeliği, Biyolojik Psikiyatri Derneği üyeliği, Türk Kanser Araştırma Vakfı kurucu üyeliği, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Derneği İzmir Şubesi üyeliği bulunan Prof. Dr. Saygılı’nın 5 kitap, 47 bilimsel makale, 23 bilimsel tebliği bulunuyor.

Sabah da Ankara’dan Işıl Sayıl Hoca aradı mutat tevazuu ve samimiyetiyle, bir psikiyatri tarihi kitabı yollayacakmış; pek memnun oldum (Mehmet Sungur’un doçent olduğu yerdir ve tam bir ekoldür); Yıldırım Beyatlı Doğan Hocam da oradan yetişmiştir.

Benim de bu mevzuda yazılmış bir kitabım var malum.

Neyse, dönelim mevzuumuza…

Şimdi gene muayenehanedeyim.

Yakında Yılbaşı ve benim hiç umurumda değil. Yaş almak sorunum…

Daha yapacak çok iş, kıraat edecek şey epey fazla!

Demin gene aradı bankacı ve ne dedi biliyor musunuz?

Kerem Mehmet Doksat Bey, yeni bir kredi seçeneği var da”…

İstemiyorum ama takmış bir kere…

En iyisi ona Noel Baba’yı anlatayım da, yakamdan düşsün!

e

Noel Baba, Noel arifesini Noel’e bağlayan gece evlere gizlice girerek çocuklara hediye bıraktığına inanılan efsanevi kişidir. Çocuklar için oyuncaklar yapar. Çocuklar kendisine mektupla Noel için hangi hediyeyi istediklerini bildirir. Çam ağacına konmuş süslerden sunar. Nedense de çoğunlukla bacadan girer. Herhalde uçan arabasını park ettiği içindir.

Noel Baba da Ren Geyiklerinin çektiği uçan kızağını hediyelerle doldurur ve evlere bacalardan girerek herkesin hediyesini dağıtır. Bu arada çocuklar tarafından kendisi ve geyikleri için bırakılan süt, kurabiye, havuç gibi yiyecek ve içecekleri tüketirler.

Bu arada “ho ho ho” der.

Günümüzde kır saçlı, uzun kır sakallı, sevimli, koca göbekli, tonton birisi olarak resmedilir. Beyaz tüyleri olan kırmızı bir cübbe giyer ve aynı malzemeden bir kukuleta takar. Evinin yeri ülkelerin geleneklerine göre değişiklik gösterir. 

Noel Baba birçok lisanda, Aziz Nikola (Klaus), Noel ve Baba kelimelerinin türevlerinden oluşturulmuş isimlerle anılır: Santa Claus, Papa Noel vs. Bunun haricinde bazı Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde kullanılan Kris Kringle ismi, ilk defa Martin Luther tarafından kullanılan Almanca Christkind (Çocuk Mesih) adının yozlaşmış halidir.

Bu isim Noel Baba’nın yerini alması için o dönemin tutucu Katolik çevreleri tarafından benimsenirken, Protestan Kiliseleri daha laik bir isim olan Noel Baba ve türevlerini benimsemiştir.

Çok küçükken bir Noel Baba tasvirine götürmüşlerdi beni. Tam kucağına otururken sakalını çekmiştim ve altından komik suratlı bir adam çıkmıştı.

Şimdi facebook’a baktım da…

Herkes orada birader!

Bu aralar Putin’le başımız sıkıntıdaymış. Büyüklerimiz en doğrusunu bilir! Değil mi?

Judocu da üstelik…

Bakalım daha neler göreceğiz…

Hayırlara vesile olsun bakalım.

Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 30 Aralık 2015 Çarşamba

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©