M. Kerem Doksat | 29 Temmuz 2015 Çarşamba | 3795 |
Sevgili Mekâncılar,
Bugünlerde bol sayıda şehit haberi geliyor ve maalesef koalisyonun da kolayca kurulacağı yok.
Türkiye’de ciddi bir sosyoekonomik kriz yaşanmakta; döviz çok dengesiz ve ne olacağı belli değil ve tam bir kargaşa hâkim.
***
Konuştuğum pek çok kişi “boş ver, memleketi sen mi kurtaracaksın ahir ömründe, bakın keyfinize” dediler.
En son olarak HDP cenahlı olayların ortaya çıkmasında pek çok Beyaz Türk’ün reylerinin etkisi oldu çünkü tepkilerin bir kısmı bu partiye kaydı. Selahattin Demirtaş kahraman oldu.
Hayırlısı…
***
Arada Sakız Adası’na gittik ve ekonomilerinin berbat olduğunu ve Avro’ya yenik düştüklerini gördük. Çoğu turist de Türkiye’den gitmişti ve çok sıcaktı.
Gümrükte hiç zorluk çıkmadı giderken de, dönerken de ama Vahşi Kapitalizm orada da hizmetimizdeydi. Suyu dahi parayla satıyorlardı. Uzo, balık çeşitleri boldu.
Bir papaz, takdis âyini için çatır çatır pazarlık yaptı gözlerimizin önünde; kutsallığa saygı orada da bu katre kalmış demek ki!
***
Bütün olup bitenleri, neredeyse hepsini burada yazdım, muhtelif ortamlarda yaptığım konuşmalarda bunlara değindim. Memleketin yavaş yavaş Kürdiyeleşeceğini de yazdım. Hattâ bunların mekanizmalarını, Pavlov’un şartlı refleksler teorisi ve Seligman’ın Öğrenilmiş Çaresizlik ve Ahmaklık teorilerine uyarak yapıldığını da anlattım, konferanslar ve söyleşilerde anlattım; iller arasında İstanbul ve İzmir sayılabilir ve artık yoruldum. Bunların bir kısmını youtube yoluyla paylaştım. Gene de devam ederim ileride…
***
Endişem ve ummadığım şey ise, bu Aziz Millete Atatürk’ün unutturulmasıdır çünkü ABD’nin Yeşil Kuşak Doktrini bir kere yerleşti ülkemize!
Bu hiç de imkânsız değil maalesef…
***
Bu tür durumlardan sık rastlanan psikiyatrik bozuklular arasında Travma Sonrası Stres Bozukluğu sayılabilir. Ben de çok gördüm, rastlıyorum ve belli daha çok teşhis koyacağım!
***
İlk defa ABD’deki savaş gazilerinde rastlanan bu tabloya başlarda “hücre şoku” veya “Akut Stres Bozukluğu” denmişti. ICD ve DSM sistemlerinde buna TSSB dendi. Vietnam Gazilerinde sık görülürdü, bizde de Güneydoğu Gazilerinde çok görülür.
Nancy Andreasen’le şahsen tanıştım ve birkaç kere de beraber yedik içtik. Aslen Amerikan Dili ve Edebiyatı alanıyken, sonradan psikiyatriye kaymış ve Amerikan Psikiyatri Birliğinin neşrettiği Amerikan Psikiyatri Dergisinin editörlüğünü yapmıştır; hâlen Emeritus Profesör ve Savaş Gazisi eşiyle dünyayı dolaşıyor.
***
Cesur Yeni Beyin isimli kitabı da Türkçeye Yıldırım Beyatlı Doğan tarafından tercüme edilmiştir.
***
Bir insanın aşırı derecede ruhsal veya bedensel olarak incinmesine travma (incinme, sarsıntı hattâ yara) denir. Bu aralar pek çok gazimiz ve şehidimiz var, onların yakınlarında da çok görülüyor. Muayenehanede de çok sık rastlıyoruz. Her üzüntü veya sıkıntı illaki travmaya yol açmaz ancak çok şiddetli, müzminse (kronik) ve/veya tekrarlıyorsa bu isim verilir.
***
Naif ve ürkek, kavruk ama çok güçlü kasları olan bir adamdı Resul. Doğuluydu ama kendini hep Türk hissetmişti. Askere de isteyerek gitmişti. Dedesi Galip Bey Kore Gazisiydi, Orayla ilgili pek çok anı anlatmıştı; ne fedakârlıklarla kazanıldığını anlatmıştı o harbin. Pek çok şehit verilmişti. 1950-53 arası bir trajediydi!
Tuğgeneral Tahsin Yazıc komutasındaki 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 kişilik 1. Türk Tugayı, 17 Eylül 1950’de İskenderun limanından hareket ederek 12 Ekim 1950'de öncü takım Pusan limanına ulaşmış ve 17 Ekim’de ana birliği de Pusan’dan karaya çıkmıştı.
***
Aynı gün Pusan’dan hareket ederek 20 Ekim’de Taeg’a varıp, süratle Kuzeye doğru ilerleyen Birleşmiş Milletler ordularına iştirak etmişlerdi.
10 Kasım'da Taeg’dan hareket ederek, 21 Kasım’da Kunuri’ye vararak, Amerikan 9. Kolordusunun sağ kanadında mevzilenmişlerdi ve yerleşik düzene geçmişlerdi.
Pisipisine şehit olan çok fazla olmuştu. Bunları dinlerken dahi içi sıkılıyordu.
Kopan bacakların ve kolların, şehit olan dostların öyküleri çok üzüntü vericiydi.
Amerikan askerlerinin kendilerini nasıl ikinci sınıf gördüklerinden bahsetmişti Galip Bey ve sağ bacağı da kopmuştu; devletin verdiği üç kuruş maaşla zar zor geçinebiliyordu.
***
Resul’ün tayini Diyarbakır’a çıktı ve orada kendisini doğrudan sıcak çatışmanın içinde buldu.
Bir yandan PKK’lılara ateş ediyor, siper alıyor, bir yandan da berbat kumanyadan yemeye gayret ediyorlardı.
Çok uykusuz geçen bir gecenin akabinde, aldığı yaradan dolayı Diyarbakır Asker Hastanesi’ne sevk ettiler.
Orada istirahat hâlinde televizyon seyrederken Rambo filmini gördü ve buz gibi hissetti kendisini!
***
Tek başına bütün Afgan Ordusu’nu öldüren bu İtalyan kökenli aktörün yaptıklarını seyrederken kafasında görüntüler oluşmaya başladı; yavuklusunun ne âlemde olduğunu merak etti ve dedesinin anlattıkları beynine üşüştü. Aslında Monaco’da kumar oynayıp keyfine baktığını da duymuştu (Slyvester Stallone)
***
Filmdeki sahneler kendisine hep kötü şeyleri çağrıştırıyor ve gözünün önünden –çok canlı bir şekilde- eski yaşantılar geçiyor, müthiş sıkıntı hissediyordu (flashbacks). Hep en kötüyü aklına getirmek için çaba harcıyordu âdeta ve bunları bâzen gözleriyle de görüyordu (hallüsinasyonlar).
***
Uykuları berbat olmuştu ve hep kâbuslardan muzdarip olmuştu. Hep aynı katliam sahnelerini, hemen her gece görüyordu.
Aşırı derecede korkuyor, dehşet içinde kalıyor ve biçarelik hissediyordu. En ufak uyarana tepki verip, gereksiz yere irkiliyor (hiperekpleksi) ve etrafına çatabiliyordu (acting out).
***
Yaşama sevincini kaybetmişti (depresyon) ve Psikiyatri Uzmanı’na bunları anlattığında, TSSB teşhisi koydu.
Hekim anlayışlı bir muvazzaf Binbaşıydı ve Sonunda Muayene Kaydıyla ibâresiyle hem antidepresan verdi, hem de “git dinlen evlât, toparlanıncaya kadar süren dolar zaten” dedi ve sırtını sıvazladı.
Bu empatik yaklaşımdan pek duygulanmıştı ve dönüşte karınca kararınca bir de hediye vermek kararına vararak ellerinden öptü, köyüne gitti. Toparlandı oldukça ve sonunda Birliğine de döndü.
***
TSSB’nin tipik Belirtileri:
Uykusuzluk,kâbuslar,olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması,sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme,kolay irkilme (startling), çabuk sinirlenme,gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi), olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma tipiktir.
***
Bu belirtiler çoğu kişide travmayı izleyen günlerde görülür ve genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir, ancak bâzı kişilerde aylarca, hattâ yıllarca sürebilir. Hâlen 80 yaşın üstünde olan 2. Dünya Savaşı gazilerinde hâlâ bu hastalığın izlerini taşıyanlar vardır. Belirtiler bazen travmatik olay olup bittikten aylarca sonra başlayabilir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tanınmaya başlayan bu hastalık, özellikle Vietnam’dan dönen Amerikalı askerlerde görülen travmatik stres belirtilerinin ayrıntılı biçimde araştırılması ve birçok kitaba, filme konu olması nedeniyle bütün dünyada daha iyi bilinir hâle gelmiştir.
***
Travma Sonrası Stres Bozukluğu görülen pek çok kişide aynı anda başka ruhsal rahatsızlıklar da görülür. TSSB ile birlikte en sık görülen hastalık Depresyon’dur.
Depresyon dışında çeşitli Anksiyete (endişe, kaygı) bozuklukları, aşırı alkol veya madde kullanımı da görülebilir. Daha önceden ruhsal hastalık geçirmiş kişilerde travma sonrasında o hastalıkların yeniden ortaya çıkma riski fazladır. TSSB dışında ikinci bir ruhsal hastalık varsa, hem kişinin yaşadığı sıkıntı ve işgücü kaybı artar, hem de daha yoğun ve daha uzun süreli tedavi gerektirir.
Bu tanımlamaya göre ileri yaşta bir yakınımızın yıllarca süren bir hastalık sonrasında ölümünün ruhsal travmaya yol açma ihtimali daha düşük iken, insanın bir yakınını beklenmedik biçimde –örneğin trafik kazasında- kaybetmesi daha fazla travmatik etki yapar.
Travma sonrası stres hastalığı uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır.
Toplumda ruhsal travma yaşayan pek çok kişi olmasına rağmen ancak bir kısmı (örneğin depremi yaşayanlarda %20’si) travma sonrası stres hastalığına yakalanır. Bu da bazı kişilerde hastalığa bir yatkınlık olabileceğini, ya da bazılarının hastalığa karşı daha dayanıklı olduğunu düşündürür. Ruhsal travmalardan sonra kimlerin hastalanacağını veya kimlerin uzun süre hasta olarak kalacağını önceden bilmek kişi ve ailesi için olduğu kadar toplum için de önemlidir. Özellikle deprem gibi felaketlerden etkilenen kişi sayısının milyonlarla ifade edilmesi konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSB’na daha sık yakalandığını gösteriyor: travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda TSSB erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin TSSB’na yakalanma ihtimali daha fazladır.
***
Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır.
Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur.
Meselâ depremde enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: örneğin deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup kaldıklarını söyleyenler arasında TSSH oranları daha yüksektir.
Kaçınma veya unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmaz!
Travma sonrasında kişinin olayın etkileriyle başa çıkmak için kullandığı yöntemlerin de sonuçları etkileyebileceği düşünülüyor. Olay olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha fazla gecikirken, sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşiyor. Kişinin elde edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide bulunuyor. Sosyal destek az ise özellikle depresyon belirtileri daha fazla hissediliyor.
Zaman travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmıyor
Yapılan çalışmalar travmalardan sonraki ilk günlerde olayı yaşayan kişilerin çoğunun ruhsal olarak etkilendiğini, korktuğunu, kabuslar gördüğünü, ancak bu belirtilerin birçok kişide günler veya haftalar içinde geçtiğini gösteriyor. Ancak etkilenen her 5-6 kişiden birinde belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca devam edebiliyor. Bu nedenle “zaman her şeyin ilacıdır” sözü herkes için geçerli değildir.
Özetle, Travma Sonrası Stres Hastalığı Belirtilerini özetlersem:
Yeniden yaşama (hatırlama): Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine gelmesi sık görülür. Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir. Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma ânıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu durumu öylesine gerçekçi yaşar ki, ona uygun davranabilir: örneğin gördüğü hayallerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya çalışabilir.
Kaçınma: Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hattâ duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur.
Enkaz altında kalmış bâzı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hattâ o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.
Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememekten” farklıdır ve kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.
Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir. “Benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz” tarzında düşünme sık görülür.
Kişiler olayı yaşamamış kişilerden kendilerini duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler (blunting).
Bâzen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bâzı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler. Gelecekle ilgili plan yapılamadığı için sadece o günü yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.
Aşırı uyarılma: Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Meselâ istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar. Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler.
Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri âni ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin âniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar.
Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslerle kişi kolayca uyanabilir.
Tedaviler
TSSB tedavisinde hem ilaçların hem de psikolojik tedavilerin etkili olduğu gösterilmiştir.
Travmatik olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle, travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı tedavi yaklaşımları planlanmalıdır:
Rahatsızlığın tedavisinin olduğunun bilinmemesi ve kişilerin travmayı hatırlamak istememesi yardım almayı geciktirir.
Travmadan az etkilenmiş, hayatını eskisi gibi sürdürebilen kişilere bilgilendirme, travmadan daha çok etkilenmiş, ciddi belirtiler yaşayan, ancak işini gücünü sürdürebilenlere danışmanlık veya kısa psikolojik tedavi yaklaşımları, hayatı ciddi derecede etkilenmiş, ağır belirtileri olanlara yoğun psikolojik tedaviler, ilaç tedavileri veya hastaneye yatış tavsiye edilir.
TSSB eğer depresyonla birlikte ise çoğu kez ilaç tedavisi eklenmelidir. Psikotik belirtiler mevcutsa, antipsikotikler de eklenir.
İlaç Tedavileri:
TSB tedavisinde antidepresan ilaçlar birçok hastalık belirtisini yatıştırmakta yararlı oluyor. Özellikle depresyonla birlikte görüldüğünde TSSB tedavisinde antidepresanlar kullanılması gerekir. Tedaviler doktor kontrolünde sürdürülmeli, doktorun önerdiği tedavinin etkili olabilmesi için tavsiye edilen süre ve dozlara uyulmalıdır.
Psikolojik Tedaviler:
Psikolojik tedaviler arasında etkili olduğu gösterilen tedavi türü ise Bilişsel-Davranışçı Tedavi adı verilen yöntemdir. Bu tedavide kişinin belirtilerinin sürmesine neden olan hatalı düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi amaçlanır. Ayrıca korku nedeniyle kaçındığı durumların üstüne gitmesi sağlanarak bu durumlarda yaşadığı korkunun azaltılması sağlanır. Psikolojik tedaviler bu konuda eğitim ve deneyimi olan psikiyatr ve klinik psikologlar tarafından uygulanır.
Hipnoterapi de işe yarar.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu, kişiye ve ailesine büyük sıkıntı veren, ancak tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.
Travmalardan etkilenmiş birçok kişi:
1. Yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmediği veya belirtileri kendi güçsüzlüğüne veya eksikliğine bağladığı için,
2. sorunların tedavi edilebileceğini bilmediği için,
3. tedavi imkânlarına nasıl ulaşacağını bilmediği için,
4. maddî imkânları olmadığı için
5. sorunlarını konuşmaya utanıp sıkıldığı için veya rahatsız olduğu için…. tedaviye müracaat etmiyor olabilir.
Oysaki bu sorunların hem psikolojik açıdan hem de ilaçla başarılı biçimde tedavisi mümkündür. Ayrıca pek çok kişi, yardım kitapçıklarını okuyarak veya sorunu yaşamış başkalarından yardım alarak bâzı sorunlarının üstesinden gelebilir.
***
İyileşme önündeki en temel engeller olan şeyler şöyle özetlenebilir:
Bu sorunların farkına varıp, yardım aramak sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır.
***
Resul de düzelerek bölüğüne döndü ve askerliğini sorunsuz olarak bitirdi.
Sonra evlendi, mesut oldu ve çoluk çocuğa karıştı.
Ha, sonuçta da, ilk oğluna da o Kurmay Yüzbaşı’nın adını taktı: Barış.
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya - 29 Temmuz 2015 Çarşamba