M. Kerem Doksat | 11 Ocak 2016 Pazartesi | 3226 |
Herkesin bildiğini tekrarlamak değil amacım.
Bu ülkeye pek çok asker gönderdik, her yaştan ve baştan.
Pek çok da şehit verdik zamanında!
Türk Tugayı (Kod adı: Şimal Yıldızı veya Kutup Yıldızı), Kore Savaşı sırasında 1950’den 1953’e kadar Birleşmiş Milletler Ordusunun komutası altında savaşmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir tugayıydı.
İkinci Dünya harbi Soğuk Savaş başlamasıyla Türkiye, uluslararası ortamda kendini yalnız buldu.
Bu savaşta tarafsız kalarak bütünlüğünü Almanya’ya karşı korumuş, ancak savaş sonrasında Sovyetler Birliğinin Doğu Anadolu’da toprak ve Boğazlar’da üs ve ortak savunma talepleriyle karşılaştığı iddia edildi. Böylece Sovyet tehdidine karşı müttefik arayan Türkiye Batı Bloğu'na ve Amerika’ya yaklaşmaya başladı.
Türkiye, NATO’ya girişini hızlandırmak için başlayan Kore Savaşı’na birlikler göndermiştir.
Özellikle sol kesimler tarafından “Türk gencinin kanının Amerika’ya satılması” şeklinde eleştirilen bu davranış, Türkiye ile Batı Bloğu arasındaki yakınlaştırmayı hızlandırmış ve 18 Ağustos 1952’de Türkiye bir NATO üyesi olmuştur.
***
Türkiye Cumhuriyeti, başlangıçta Kore’ye topçu taburu takviyeli bir piyade alayı göndermeyi düşündüğü halde, sonradan bu birliğin bir tugay seviyesinde olmasına karar verdi. Her biri üç taburdan oluşan üç piyade alayı, bir topçu taburu, bir istihkâm bölüğü, bir uçaksavar bataryası, bir ordu donatım bölüğü, bir ulaştırma bölüğü, bir tanksavar takımı ve bir depo bölüğünden oluşuyordu.
***
Gönüllü olanlardan seçilmiş olan bu tugay 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 kişiydi. Tugay komutanlığına Tuğgeneral Tahsin Yazıcı seçilmişti.
Ankara’da oluşturulan tugay demiryolu ile İskenderun’da aktarıldıktan sonra Amerika’nın tahsis ettiği gemilerle Kore’nin Pusan limanına nakledildi. Burada bekletilmeden Daegu şehrine alınarak kışlaya yerleştirildi.
Taegu’da Türk Tugayı Amerikan malzemesi ile yeniden donatıldı. Eskimiş mâlzemeler ise geri gönderildi. Bu yeni mâlzemeyi kullanmak için eğitiminden geçen tugay 10 Kasım 1950’de cepheye hareket etti.
Önce Seul’un 60-100 Km Kuzeyinde bölgenin emniyet sorumluluğunu üstlenen tugay daha sonra Kunu-ri bölgesine nakledildi.
Kunu-ri Muharebesi
Çin’in savaşa dâhil olmasının ardından Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin cephesi yarılmıştı. ABD Kara Kuvvetleri 9. Kolordusu’nun ihtiyat tugayı olan Türk Tugayı, Kunu-ri bölgesinde direnerek 8 Ordu’nun perişan olmadan çekilmesini sağladı.
Kumyangjang-ni Muharebesi
Türk Tugayı birlikleri, 6 Ocak 1951’de Chonan’da 20 gün ihtiyatta kaldıktan sonra 24 Ocak’ta Chonan’dan hareket ederek Çin Halk Gönüllü Ordusu’nun savunma mevziinin bir kısmını almak üzere saldırıya geçti ve bölgeyi savunan Çin Halk Gönüllü Ordusu 150. Tümeni'ne bağlı 447. ve 448. alayları ile mücadeleye girdi. Başlangıçta üstünlük Çin birliklerindeydi.
***
Ancak silah üstünlüğünü Çinliler elde edememişlerdi. Çinlilerin el bombası sayısı azdı. Türk tugayı Çinlilerden daha fazla el bombasına sahipti. Bunun sebeplerden biri de ABD tarafından silah ve cephane ile desteklenmesiydi.
Savaşın başında mevzilerinde bulunan Çinliler etkili bir şekilde ateş yağdırmaya başladılar.
Ancak önceden mevzilendirilen Türk 1. Takımı görünmeden Çinlilerin mevzilerine yaklaşıp el bombası kullanarak Çinlilerin mevzilerini aldı. Çinliler bu bölgedeki mevzileri yeniden ele geçirebilmek için uğraşması sonucu Türk 2. Taburu 185 rakımlı tepeyi ve ardından 156 râkımlı tepeyi süngü hücumuyla aldı. Alay taarruz grubu da rahat bir şekilde Kumyangjang-ni kasabasını aştı.
NEVADA Karakolları
1. Türk Tugayı 16 Kasım 1951’e kadar Kore’de kalarak savaştı ve 2. Değiştirme Tugayı ile değiştirildi. 17 Kasım'da Tümgeneral Tahsin Yazıcı görevini Tuğgeneral Namık Argüç’e devretti. 9 Haziran'da İzmir limanından hareket eden 3. Değiştirme Tugayı 20 Ağustos 1952’de, 4. Değiştirme Tugayı ise 6 Temmuz 1953’te bu görevi devraldı.
241. Piyade Alayı (Alay Komutanı Albay Celal Dora, alay lağvedildikten sonra Tugay komutan yardımcısı)
105. Motorize Sahra Topçu Taburu, üç öbüs bataryası ve bir karargâh takımından ibaretti. Her obüs bataryası altı adet 105 mm toptan ibaretti.
Motorize İstihkâm Bölüğü
Motorize Uçaksavar Bataryası
Taşıt Kamyonu Bölüğü
Motorize Muhabere Takımı
Motorize Tanksavar Takımı
Sıhhiye Takımı
Tamşr ve Bakım Birimi
Askerî bando
Değiştirme Takımı…
Hepsi vardı da, sonuçta ne oldu?
Kayıplar
Kore Savaşı boyunca Türkiye toplam 741 ölü ve 2147 yaralı verdi.
Bunların dışında Türk birliklerinden 234 asker esaret içinde ve 175 asker (akıbeti belli olmayan) sayılmıştır.
1. Türk Tugayı’nın toplam kaybı şöyledir: 721 ölü, 2111 yaralı, 175 kayıp, 234 esir (POW) , 298 belirsiz…
Sonraları
1960 yılında 200 kişilik bir bölük gücüne ve 1965 yılında bir manga gücüne düşürüldü. 1971 yılında tamamen geri çekildi!
***
Nükleer silahların kullanılmasının, fiilen hayatın sonunu getireceğini söylemeyen kalmıyor. Einstein da, pek çok büyük adam da bunu açıkça söylemişti.
Eğer Kore büyük güçler arasına girmek istiyorsa, buna ABD cevaz vermez. Japonya’ya reva gördüğü muameleyi reva görür. Mukabebele-i bilmisil kurallarına göre iki Atom bombası atar.
Ertesi Gün gibi Hollywood şaheserleri(!) boşuna çevrilmedi.
***
Hatırlatayım…
Vietnam’da muvaffak oldular mı?
Pearl Harbor’da kendi gemilerini vurmadılar mı?
***
Beni ilgilen kısmına gelince…
Elbette ki hayattan kalır ama nasıl?
İkiz Kuleleri kim vur(dur)muştu?
Kaç kişi intihar etti sonra.
***
Bol miktarda Travma Sonrası Stres Bozukluğu, daha da fazla gazi ve kolları bacakları kopmuş, perişan olmuş insanlar!
Kendine yabancılaşan insanlar ve parya haline düşmüş garibanlar…
Depresyondan ve perişanlıktan gözünü açamayanlar,
Peki, bu arada, her tarafta dilenen Suriyeliler ve fırsat bulunca etrafı
haraca kesip, darp eden diğer sosyal ve etnik gruplar ne olacak?
Bunun cevabını kimse bilemez!
Dilerim bu ülkeye herkes elbirliğiyle bağlı kalsın ve kimse de bizi bu
belaya bulaştırmaz.
***
Yoksa Kişilik Bozuklukları, Travma Sonrası Stres Bozukluları ve her türlü bedensel ve psikiyatrik hastalık artar.
Biz hâlâ işbirlikçi ve birbirini seven, cami avlusunda veya başka bir mekânda buluşup kaynaşan bir toplumuz.
Birbirimiz, sever ve sayarız ve diğerkâmca (altruist) davranır, karşılıksız veririz.
Bir parkta veya başka bir ortamda kucaklaşırız.
Bu arada, herkes her sözünü tutmayabilir ve ahde vefa da göstermeyebilir.
Ne kadar güçlü arketiplerimiz var ki, ayaktayız.
Son zamanlarda çok tırmanış gösteren olaylardan dolayı Bipolar Bozukluk ve her türlü madde tüketimi (esrar, kokain, LSD, eroin, ortalıktaki nargilelerin içine emdirilmiş maddeler).
Arada içkimizi içer, bazen ara veririz ama hiç rezil olmayız.
Her şeyin çaresi var, bir tek mukadderat hâriç.
Onu da kim bilir, bilinmez…
Biz bu zilletten de kurtuluruz, yeter ki araya oyunbozanlar girmesin.
Her şeyin başında da, sonunda da insan var.
İnsan ise bazen beşer olur şaşar, bazen de.
Yeter ki nifak ve kötülük tohumları atılmasın.
Biz bize yeteriz ve kimseyi dışlamaz, hoşgörüyle karşılarız.
Berzahta da, Cennet’te de, Cehennem’de de biz varız; hattâ mevcuduz.
Sıkılmak yok, bıkmak ise en büyük ayıp. En kadim ve mubah ibadet çalışmaktır.
Küsenlere selam ola…
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 11 Ocak 2016 Pazartesi