M. Kerem Doksat | 6 Mayıs 2017 Cumartesi | 3490 |
Sevgili Mekâncılar,
Bir onlardan, bir bizden örnekler…
Yma Sumac (13 Eylül 1922 - 1 Kasım 2008),
Peru asıllı soprano…
***
1950'li yıllarda Exotica şarkıcılarının en tanınmışlarından biriydi. Hayret verici bir şekilde beş oktav aralığında kullanabildiği sesi ile uluslararası bir şöhrete erişen sanatçı 1955’te ABD vatandaşı olmuştur.
Seyrek de olsa Ima veya Imma Sumack adlarını da kullanmıştır. Egzotik müzik de denen İnka Kızılderililerine özgü yüzyıllar öncesine dayanan eski bir Peru müziği tarzını icra ediyordu.
***
Dünyada çok az sayıda şarkıcının erişebildiği bu beş oktavlık ses aralığından daha da şaşırtıcı olanı Yma Sumac'ın hiçbir müzik eğitimi almamış olmasıdır. Hatta bazı söylentilere göre Yma Sumac nota okumayı bile bilmiyordu.
***
Sadece 5 albümle efsane hâline gelen ender şarkıcılardan biridir. Albümleri 50 yıldan beri defalarca yeni baskılar yapmaya devam etmiştir. 2008 yılında 86. yaşını kutlayan şarkıcı, aynı yılın 1 Kasım’ında Los Angeles, California'da hayata veda etmiştir. Sanatçı kalın bağırsak kanseri görüyordu tedavisi görüyordu.
***
13 Eylül 1922 tarihinde Peru’nun Kuzeyinde yer alan yüksek dağlarla çevrili bölgesi Cajamarca'nın Ichocán kentinde dünyaya gelmişti. Doğduğunda verilen ismi “Zoila Augusta Emperatriz Chavarri delillo” idi. Doğduğu tarih ve kökeni hakkında da çok çeşitli söylentiler ortaya atılmıştı.
Daha önce doğduğu yıl ile ilgili olarak 1921’den 1929’a kadar değişik tarihler verilmişti. Şöhretinin doruğunda olduğu 1950’li yıllarda ise son İnka imparatoru Atahualpa’nın sülâlesinden gelen bir prenses olduğu iddia edilmişti.
***
Hatta bir ara aslında Brooklyn veya Kanada'da doğduğu ve New York'ta şarkı söylerken Peru ile ilgili bu hikâyelerin reklam için uydurulmuş olduğu bile ileri sürülmüştü.
13 yaşına geldiği zaman olgunlaşan sesi ile dikkati çekmeye başladı. Arjantin’e radyo programı yapmak üzere davet edildi. 1943’e gelindiğinde Arjantin’de 16 kadar şarkıyı plak yapmıştı bile.
***
1942’de Orkestra şefi Moises Vivanco ile tanıştı ve evlendiler. Cholita Rivero adlı bir dansçıyı da aralarına alarak kurdukları “The Inka Taky Üçlüsü" adlı grupla İnka Kızılderililerine özgü yüzyıllar öncesine dayanan eski bir Peru müziği tarzını uyguladı.
***
Bu grupla birlikte bütün Güney Amerika’yı turlayarak konserler verdi.
Yma Sumac'ın annesinin kızlık soyadının Atahualpa olması onun son İnka İmparatoru Atahualpa’nın sülâlesinden gelen bir prenses olduğu söylentisinin çıkmasına yol açmıştı.
1946 senesinde yılında grup New York’a gitti.
Başlarda Amerikalıların onun müziğine pek hazır olmadıkları anlaşıldı, bu tarz müziği tuhaf bulmuşlardı ve fazla ilgilenmemişlerdi. Küçük gece kulüplerinden birinde şarkı söylerken orada bulunan Capitol Records plak şirketinden bir yetenek avcısının dikkatini çekince 1950 senesinde bu şirketle bir kontrat imzaladı.
***
Artık adını da resmen Yma Sumac yaptı. Bu daha büyüleyici ve egzotik bir isimdi.
Artık 20’li yaşlarının ortalarında olan Sumac’ın sesi de gücünün zirvesine erişmişti.
Çok az sayıda şarkıcıda görülebilecek bir şekilde 5 oktava kadar bir ses aralığında şarkı söyleyebiliyordu.
Bu olağanüstü yeteneğinin yanı sıra kendisine eşlik eden büyük orkestralarla beraber tarzını daha da geliştirdi ve 1950’de doldurduğu Voice of the Xtabay albümü hiç reklamı yapılmamasına rağmen 100.000'in üzerinde sattı.
Aynı yıl “Hollywood Bowl’da” verdiği başarılı konserlerle de şöhreti bütün dünyaya dünyaya yayıldı ve yurt dışı konserlerine başladı.
Kendisine “İnka Prensesi”, “Peru’lu diva”, “egzotik müziğin kraliçesi”, “Dünyanın en egzotik sesi” gibi lâkaplar takılan Sumac bütün 1950’ler boyunca dünya turneleri, plak kayıtları yaptı; birçok filmde oynadı ve sonunda kendisine “Dünya’nın 8. harikası" da dendi.
***
Şarkılarını eski Peru dilinde ve İspanyolca söyleyen Sumac İtalya turnesi sırasında aslında vokal yorumlamaya fazla açık olmayan İtalyanca arya ve şarkıları da büyük bir cesaretle yorumladı.
Bunlardan “Sihirli Flüt” ve “Ay Işığı Sonatı’nı” yorumladığı zaman 20 dakika ayakta alkışlanmıştı. Kendiyle yapılan röportajda soyunma odasına gelen ünlü bir İtalyan sopranonun kendisinden kendi müzik türüne geri dönmesini rica ettiğini, opera müziğini yapmaya devam ederse kendisi ile rekabet edecek hiçbir İtalyan sopranonun kalmayacağından yakındığını söylemiştir.
***
1981’de 2 haftalık bir turne için gittiği SSCB’de aşırı yoğun talep üzerine tam 6 ay kaldı. Dönüşte kocasından ikinci ve son defa boşandı.
1970’lerin başında birkaç hayranının ısrarı ile “Miracles” (mucizeler) adlı bir psikedelik müzik albümü yaptı ancak beğenmeyip derhâl piyasadan toplattı.
***
Bu sebeple piyasada çok az olan 1971 tarihli bu albüm hayranları ve kolleksiyonerler arasında değerli bir meta haline gelmiştir.
Plakları
Yma Sumac’ın 5 oktava kadar çıkan ses aralığının diğer sopranolarla mukayesesi:
Voice of the Xtabay (1950)
Flahooley (1951)
Legend of the Sun Virgin (1952)
Inca Taqui (1953)
Voice of the Xtabay & Inca Taqui
Mambo! (1954)
Legend of the Jivaro
Amor Indio (1957)
Fuego Del Ande (1959)
Recital (1961)
Miracles (1971) Yma Rocks! (1998) adıyla CD olarak tekrar basıldı.
Rol aldığı filmler
Secret of the Incas (1954) .... Kori-Tica
Omar Khayyam (1957) .... Karina
Música de siempre (1958)
Las Canciones unidas (1960)
Müziğinin kullanıldığı filmler
Yma Sumac kendi albümlerinin birinin kapağında.
Yma Sumac’ın birçok şarkısı filmlerin soundtrack'lerinde yer almıştı.
Bunlardan bazıları:
Omar Khayyam (1957) "Lament" adlı şarkısı
Men with Guns (1997) "Xtabay" adlı şarkısı
The Big Lebowski (1998) "Ataypura" adlı şarkısı
Aprile (1998) "Bo Mambo" ve "Gopher" adlı şarkıları
Dead Husbands (1998) (TV) "Gopher Mambo"
Happy, Texas (1999) "Gopher Mambo"
Ordinary Decent Criminal (2000) "Gopher Mambo"
Confessions of a Dangerous Mind (2002) "Gopher Mambo"
The In-Laws (2003) "Gopher Mambo"
Rebound (2005) "Hands Up"
Die Österreichische Methode (2006) "Xtabay"
King of California (2007) "Malambo No. 1"
TRT televizyonunda 1980’lerin başında Öztürk Serengil tarafından sunulan ve Türk komedi dünyasına Fatih Mühürdar gibi pek çok ünlüyü kazandıran Gülünüz Güldürünüz adlı yetenek yarışmasının jenerik müziği Yma Sumac'ın "Gopher" adlı mambo'suydu (Mambo! albümünde yer alır) ve Öztürk Serengil şarkıyı söyler gibi yapıyor ve müzik eşliğinde garip dansını yapıyordu. İyi de, yumurta bir türlü kafasına denk düşmüyordu!
Öztürk Serengil
Öğretmen Turgut Beyin oğlu olarak Artvin’de doğdu. Lise ikinci sınıftan sonra öğrenimini bırakarak geleceğin ünlü bankeri Banker Kastelli Cevher Özden ve geleceğin ünlü ressamı Cemal Akyıldız ile birlikte 1949'da İstanbul'a geldi.
1958’te Oğlum Edvard adlı oyunla sanat hayatına başladı. 1958’de Oda Tiyatrosu, 1959’da İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. 1950’li yılların başlarında Bâbıali’de ressamlık yaptı. 3. Kat Cinayeti filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. İlk dönemlerde 142 filmde ‘kötü adam’ tiplemesi yapan ve daha sonra da argolu komedilerin değişmez oyuncusu haline geldi ve 300’e yakın filmde rol aldı.
"Adanalı Tayfur" tiplemesi ile ün yaptı. 1966’da sinema oyunculuğunun yanı sıra sahneye de çıkarak şovmenlik yapmaya başladı.
Televizyonda Gülünüz Güldürünüz adlı yarışma programını hazırladı ve sundu. Bu yarışma sayesinde birçok kişi sahne ve sinema dünyasına adım attı. Çeşitli TV dizilerinde rol aldı. Politik güldürü tarzında çeşitli 45’lik plaklar yaptı. Güldürü plaklarından birisi de Timur Selçuk’un "İspanyol Meyhanesi" adlı şarkısının parodi versiyonu olan İsmail'in Meyhanesi idi. Ancak bu plak çıkınca araları bozuldu.
***
Timur Selçuk, daha sonra mahkeme kararıyla bu plakları toplattı.Bir de kendi hayatının özeleştirisini yaptığı Yeşilçam’ı Benden Sorun adlı kitabı yayınlandı.
Dört kere evlendi.Şarkıcı Seren Serengil’in (d. 1971) babasıdır.
Beyin ödemi sebebiyle iki kere ameliyat oldu. Geçirdiği felç sebebiyle ömrünün son bir yılında yürüyemez, konuşma merkezi hasar gördüğü için de son günlerinde konuşma yeteneğini kaybetmişti.
Solunum sisteminin durması sonucu 11 Ocak 1999 tarihinde İstanbul-Kozyatağı’ndaki evinde vefat etti.
Öldüğünde 68 yaşındaydı. Çengelköy mezarlığına defnedilmiştir.
Serengil, hayatın çeşitli konularına özgün bakış açısı ve Türkçe’ye kazandırdığı ifade ve kelimelerle büyük tartışmalara yol açtı. Bazıları tarafından eleştirilen bu kelimeleri halk benimsemişti.
Değişik, kendine has vurgulamalarıyla söylediği "yeşşe", "kelaj" gibi yeni deyişleri Türk argosuna soktu. Şen şakrak sesiyle "yeşşe" diyerek halkın gönlünde taht kurmuştu.
Bunda, filmlerinde onu seslendiren eski patronu Mücap Ofluoğlu’nun da büyük katkısı vardır.
Hatta bu “yeşşe” kelimesi o kadar meşhur olmuştu ki, İsmet İnönü bile bir olay karşısında kendini tutamayıp “yeşşe” deyivermişti. Bu durum onun her kesimden insana hitap eden bir sanatçı olduğunu gösteriyordu.
Sevgi, sanat ve dayanışma ila kalın…
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 06 Mayıs 2017 Cumartesi