MICHAEL de la MONTAIGNE

M. Kerem Doksat      5 Mayıs 2014 Pazartesi      5017



MICHAEL de la MONTAIGNE


Montaigne, 28 Şubat 1533’te Bordeaux’da doğar, 13 Eylül 1592’de de vefat eder.

Ailesi, onun iyi bir eğitim almasını sağlar.

Eğitim ve öğretimi süresince Yunan ve Latin edebiyatını öğrenir. Bir süre bulunduğu yörede Belediye Başkanlığı görevini de üstlenir. Ailesinden kalan geniş bir malikânede günlerini kitaplarıyla ve yazılarıyla geçirir. Bu çalışmaların sonucu olarak ünlü Denemeler adlı kitabı oluşur.

Denemeler eserinde başta insan sevgisi olmak üzere iyimserlik, dayanışma, özgürlük ve okuma alışkanlığı üzerine çok özgün yazılar kaleme alır. Bu yazıları herkesin anlayabileceği sade bir anlatımla okura ulaştırır ama en büyük fazileti de, ayrıcalığı da, hep kendi hayatından örnekler vermesidir.

***

Zaten, kendisini asgari derecede tanımayan hiç kimse, başkalarına ne ilim, ne irfan, ne de başka bir şey aktarabilir.

1539’dan sonra Guyenne Koleji’nde yedi yıl okur. Latin şiirinin tadına varır, Yunanca öğrenir.

1546′da Bordeaux’da felsefeye başlar, orada karışıklıklar çıkınca Toulouse’a geçip hukuk öğrenimine girişir. Bordeaux belediye başkanı olan (1554) babasıyla Paris’i görmesi de 1555’e rastlar; iki yıl sonra da Belediye Meclisi’ne girecektir.

Borueaux’daki mezhep kavgaları (1559) arasında Plutharkos’dan Amyot’un tercüme ettiği Hayatlar’ı okur, görevle Paris’e gidip gelir (1561).

Evliliği 1568'de gerçekleşir ve mirasın sekiz kardeş arasında bölüşmesi sırasında da, çiftlik kısmı ona düşer.

İlk ürünü de, babasının isteğiyle Fransızcaya aktardığı Raumond Sebond’un Theologia Naturalis eseridir (1569). Ertesi yıl, Belediye Meclisi’ndeki görevinden ayrılır, Paris’de La Boetie’nin Latince şiirlerin kitaplaştırır. 1571, hayatının en kesin köşe basışıdır.

Çiftliğindeki kitaplığına çekildi. Saint Barthelamy kıyımı yılında (1572) denemelerini yazmaya başladı, Plutarkhos’u okumayı sürdürdü. Mezhep savaşlarında kral ordusunda görev alması (1573), dördüncü kızının üç aylıkken ölümü (1574), Paris yolculuğu (1575), Denemeler’in iki cilt olarak ilk kez basılışı (1580), İsviçre ve İtalya gezilerinin ardından sunduğu eserini kralın beğenisi, birbirini izleyen acı tatlı hayat olaylarıdır.

1582′de Bordeaux (Essais) yeni eklemelerle ikinci basımını gerçekleştirir. Navarra ve Fransa Kralı IV. Henri’yi evinde ağırlar (1584), veba salgınından kaçarak kurtulur (1585), ikinci kez kralı konuk etti Bordeaux’a (1587), ertesi yıl Denemeler’in dördüncü basımı için Paris'e gider (1588), 1589 ise, eserinin yeni basımı için hazırlıkla geçer; eseri en olgun biçimine kavuşur.

1590’da kızı evlenince, kendisini Paris’e çağıran kralın mektubuna olumlu cevap vermez, kızının kızı olan tek torununu gördükten sonra da vefat eder.

İnsanı ve tabiatı özgürce tanımak çabası diye tanımlanan yeni düşüncenin ilk aşaması sayılan Montaigne, kendini anlatır gibi göründüğü yazılarında insan düşüncesini yeni bir yola sokmuş, köhne inanışları, doğaya ve akla aykırı alışkanlıkları, safsataları baltalamış, dünya sevgisine, olumlu düşünüşe, gerçekçi edebiyata yol açmış sayılır.

“Filozofu yalnızca sistem kuran değil”, "bize düşünmesini öğreten adam" olarak görenler için ise asıl filozof Montaigne, ötekiler ise daha çok bilim adamıdırlar. Gerçekten de Denemeler’in asıl gördüğü iş, bize bir tek insanı (ki Montaigne’in asıl istediği güya budur), bir düşünüşü, bir bilgi yolunu tanıtmaktan ziyade, hepimizin günlük hayatına kadar inerek, bizi yaşarken düşünmeye, düşünürken yaşamaya, kendi kendimizin düşüncesini aşmaya sürmesidir.

Denemeler, (deneme türüne de ad olan yazılarıyla) Montaigne, düşünce üretimiyle doğru diye bellenmiş katı kuralların değişebilirlik oranlarını bulur, aklın kuşkusu yoluyla gerçeklere yaklaşma yönetimini edindi, öncelikle kendini gözleyip tanıma ilkesiyle insancıl durumlarda bazı genellemelere gidilebileceğini öğrendi, gözlem gerçeklerini çözümleme yöntemiyle nice psikoloji durumunun aydınlatılabileceğini gördü, her bağnazlığa karşı “örnek insan” (Honnete Homme) hoş görüşüyle düşünce ve felsefe yazısının en çağdaş örneği olan deneme türünü var etti. Eserinden seçmeler son 40 yıl içinde Türkçe’de birçok kez basılır.

Bu eserini aslında tam bir içe-bakış (instropection) ve kendini analiz etme (self-analysis) yöntemi olarak ta o zamanlardan kullanır.

Yâni, bir hoca, öğretmen, papaz, vaiz yâhut her kim olursa, bir bilgiyi aktarabilmek için, önce kendini iyi tanımalı ve verdiği örnekleri de kendi hayatından seçmelidir.

Rönesans ve Reform hareketlerinin Fransa'daki öncülerinden olan bu muhteşem fikir adamı, daha sonraları, Kibarlık Budalası isimli eseriyle mizahı şâhikalarına ulaşacak olan Jean-Baptiste Poquelin, yâni Molière takip edecektir.

Ben bu kitabın Türkçe tercümesini en az üç dört kere hatmettim ve bir insanın kendisiyle dalga geçebilmesinin , kendi hatalarını görüp, onlardan yola çıkarak örnekler verebilmesinin bir zaaf değil, fazilet olduğunu öğrendim.

İnsanların belli bir içgörüye sâhip olduktan sonra, millet, mezhep, ırk veya başka sosyal farkları hiç gözetmeksizin, mesajlaşabileceklerini bu kadim bilgeden öğrendim.

Aslında bu tür bilge insanlar belki de bu âlemin dışında da mevcuttur ama henüz bunun idrakinde değiliz...

 

Aslında, bizim kadim folklorumuzda da kibarlık budalalığı pek veciz bir şekilde hicvedilmektedir. Bu gibi halkımıza mâl olmuş kıymet ve değerlerin muhafazası dikkate şayandır...


Ne hoş ve lâtif, değil mi?


Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©