Necmettin Erbakan Hapse Girdi. YERSENİZ

M. Kerem Doksat      26 Mayıs 2008 Pazartesi      10342



Vikipedi'den özetle Necmettin Erbakan'ın hayatına şöyle bir göz atalım: TC Başbakanı. Görevde kalış süresi 28 Haziran 1996 - 30 Haziran 1997. Önce gelen: (MKD: Sıkı durun) Mesut Yılmaz, sonra gelen: (MKD: Daha da sıkı durun) Mesut Yılmaz. Doğum 29 Ekim 1926 Sinop, Türkiye. Siyasî partileri: Millî Nizam Partisi, Millî Selâmet Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi.

Minik Necmettin, Hâkim Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın oğlu olarak dünyâya gelmiş. Baba tarafı Adana'nın Kozan ilçesinin tanınmış âilelerinden; yâni Necmettin tam bir Beyaz Türk, Akbudun'dan yâni; acaba etnik kökeni ne? Buna http://vatan.wordpress.com/2007/05/01/sadece-okuyunobjektif-biyografi-prof-dr-necmettin-erbakan/ web mekânında şöyle bir cevap verilmiş:

Necmettin Erbakan Kozanoğulları soyundandır. 1800'lü yılların son döneminde Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgelerinde asırlarca hüküm süren Kozanoğulları Beyliği'nden gelip İstanbul'a yerleşen ve Sultan Abdülhamid'e yakınlığı ile bilinen Hüseyin Bey'in torunudur.

Dolayısıyla "Necmettin Erbakan Türkiye'nin "Saraylılar" diye adlandırılan bir âilesinden geliyor. Baba tarafı 19. Asır sonlarında Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgelerinde hüküm süren Kozanoğulları'ndan. Dedesi Kozanoğlu Hüseyin Bey, İkinci Abdülhamit döneminde saraya yakınlığı ve bağlılığıyla tanınan bir zattır.

İşte, Erbakan bu zâtın oğlu Mehmet Sabri Bey'in oğludur. Annesi Kamer Hanım'dır. Kamer Hanım ise Sinoplu Kale Kumandanı Binbaşı Halil Bey'in torunudur.

]

Erbakan'ın dedesi Hüseyin Bey, oğlu Mehmet Sabri Bey'e hukuk tahsili yaptırır. Mehmet Sabri Bey hukuk mektebini bitirdikten sonra ilk görev olarak Erzurum İstinaf Mahkemesi Savcılığı'na tayin edilir. "Erzurumlular bu beyefendiyi çok severler ve tanınmış âilelerden Korukçuların kızı Sabriye Hanım'la evlendirirler.

Savcı Mehmet Sabri Bey'in ve Sabire Hanımefendi'nin Nizamettin ve Selahattin isimli iki çocukları dünyâya gelir.

Birinci Dünyâ Savaşı sonunda Rusların Erzurum'u işgâli sebebiyle mecburi bir göç başlar. İşte bu korkunç şartlar içerisinde yapılan göç sırasında Sabire Hanım yolda vefat eder. Böylece bu mutluluk bozulur.

Arkasından Ağır Ceza Reisi olarak Sinop'a tayin edilen Mehmet Sabri Bey bu sefer Sinoplu Kamer Hanım'la evlenir.

Kozanoğulları daha sonraları Nazırzâde oldular. Yâni Bakanlık pâyesine erişmiş oldular. İşte bu yüzden 1934 senesinde Soyadı Kanunu çıktığında herkes soyisim ararken Nazırzâdeler Erbakan soyadını aldılar.

Böylece Necmettin de Erbakan soyadını almış oluyordu.

ERBAKAN'IN DOĞUMU

Erbakan, Anadolu'nun Kuzeye doğru en çok ilerleyen ve ince Burun ile sona eren kara çıkıntısına doğudan birleşen küçük bir yarım adanın yüksekliği az olan berzah kesiminde kurulmuş ve 1924 yılında vilâyet yapılan Sinop ilinde dünyâya geldi.

Babası Mehmet Sabri Bey, Cumhuriyet'in üçüncü yılının kutlandığı 29 Ekim 1926'da dünyâya gelen oğluna "Dinin Yıldızı" anlamına gelen Necmettin adını koydu.

Erbakan, anne (Kamer Hanım'ın) ve babasının (Mehmet Sabri Bey'in) üçüncü çocuğudur. Ağabeylerinden Nizamettin Erbakan cildiye doktoru, Selahattin Erbakan göz doktorudur. Küçük kardeşlerinden Kemalettin Erbakan diş doktoru, Atife (kız kardeşi) eczacı ve Akgün Erbakan ise mühendistir.

Bu, Erbakan âilesinin bütün fertlerinin akademik seviyede bilgili ve kültürlü olduğunu gösteriyor.

29 Ekim 1926'da Kamer Hanım'ın dünyâya getirdiği çocuk, yuvarlak yüzlü nurtopu gibi idi. Bu çocuk, istikbalde hangi ilklere imza atacağını, neler kuracağını, neler yapacağını, nelerle karşılaşacağını, devlet adamı olup olamayacağını, hangi şeyi dava edineceğini, kimin rızâsını kazanmak için uğraşacağını, ne ile suçlanacağını, milyonların gönlünde nasıl taht kuracağını kimse bilmiyordu. Annesi Kamer Hanım da bilmiyordu.

Dindar bir âilenin çocuğu olan Necmettin Erbakan, temel ahlâkî eğitimini ve sağlam âile terbiyesini anne ve babasından aldı.

"Dinin Yıldızı" 29 Ekim 1926'da Türkiye'de doğmuştu artık. Karanlıkta kalan nice mes'eleleri, bilinmeyenleri aydınlatacaktı. Onu söndürmek için, ışığının önüne geçmek için nice kimseler ne entrikalar çevireceklerdi.

*

Özetle, ilköğrenimine Kayseri'de başlamasına karşın babasının tâyin olması dolayısıyla Trabzon'da bitirmiş. İstanbul Erkek Lisesi'ni birincilikle nihayete erdirmiş. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nden 1948 yılında mezun olmuş. Fakülte'ye 2. sınıftan başlamış. Üniversite yıllarında okula mescid açılmasına öncülük etmiş. Aynı yıl aynı yerde Motorlar Kürsüsü'nde Asistan olmuş.

Üniversite tarafından 1951'de gönderildiği Almanya'da Reinisch Westfalische Technische Hochschule Aachen: RWTH Aachen'da (Aachen Teknik Üniversitesi) doktorasını yapmış. Alman Ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi'nde Prof. Dr. Schmidt ile çalışmalar yapmış ve Alman Üniversiteleri'nde doktorasını vermiş, 1953'te doçentlik sınavını vermek üzere İstanbul'a dönmüş. 27 yaşında 1954'te İTÜ'de doçent olmuş. Araştırmalar yapmak üzere tekrar Federal Almanya'nın Deutz fabrikalarına gitmiş. Leopard tanklarını geliştirme çalışmasında araştırma başmühendisi olarak görev almış (1951-54). Mayıs 1954-55 arasında askerlik yapmış. Tekrar Üniversiteye dönmüş. 1956/ 1963 arasında 200 ortaklı ilk yerli motoru üretecek olan Gümüş Motor'u kurmuş ve motor üretimini gerçekleştirdi (Necmettin'in motoromanisi hayatı boyunca sürecek, "makine yapan makineler yapmak için "ağır sanayi hamlesi diye diye bir sürü hayâlî fabrikanın temelini atarak milleti senelerce uyutmuştur). 1965'te profesör unvanını almış. 1967'de TOBB Genel Sekreterliği'ne seçilmiş. Aynı yıl Nermin Erbakan'la (1943-2005) evlenmiş.

1969'da Adalet Partisi'nden milletvekili aday adaylığı Süleyman Demirel tarafından veto edildiği için, Konya'dan bağımsız aday olmuş ve iki milletvekiline yetecek kadar çok oy alarak milletvekili seçilmiş. 1970'te Millî Nizam Partisi'ni kurmuş, ancak parti kısa bir süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış. Rahat duramayan, durdultulmayan Necmettin 11 Ekim 1973'te MNP kadrosuyla Millî Selâmet Partisi'ni kurmuş. 1974/1978 döneminde üç ayrı koalisyon hükûmetinde başbakan yardımcılığı yapmış. Bu dönemde, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın yapılmasını savunmuş.

12 Eylül'de bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutulmuş. 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte "MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve lâikliğe aykırı davranmak" suçlamasıyla tutuklanmış ama 24 Temmuz 1981'de serbest bırakılıp, beraat etmiş.

1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı almış ama 1987'de halk oylamasıyla tekrar siyasete dönmüş (koş Necmettin koş). 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi'ne daha sonra genel başkan seçilmiş. 1991 seçimlerinde gene Konya'dan milletvekili olmuş.

*

Refah Partisi 1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. DYP-ANAP koalisyonu başarısız olunca DYP ile kurduğu REFAHYOL hükûmetinde 28 Haziran 1996'da Başbakan olarak göreve başladı. Bu dönemde, D/8 adlı bir organizasyonun liderliği gerçekleştirildi. Hazinenin, iç piyasaya borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıran "Havuz Sistemi uygulamasını başlattı. Memura her ay, enflasyon + büyüme oranında zammı otomatik olarak verme anlamına gelen s.mobil sistemini uygulamaya başladı. Memur, emekli ve işçiye %110 ile %200 oranlarında üst üste zamlar gerçekleştirildi. Esnafa yüklü miktarlarda kredi imkânı sağlandı (bütün bunlar daha sonra garibanların ellerinde patlamıştır).

21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve parti kapatıldı. Hakkında açılan davalardan aldığı 2 yıl 4 ay hapis cezası ilerleyen yaşı göz önüne alınarak ev hapsine çevrildi. Bu ceza din tâcirliğiyle elde ettiği trilyonların buharlaşmasından dolayı verilmişti!

Kurucusu olduğu Millî Görüş Hareketi'nin 2001 yılında bölünmesinden sonra Erbakan'ın da desteklediği Millî Görüşçü kanat Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'ni, yenilikçi kanat ise 2002 seçimleri'nde iktidara gelen AKP'yi kurdu.

*

Necmettin, garibanlardan hortumladığı trilyonların cezasını bakın nasıl çekecek (haber ajanslarından): Necmettin Erbakan'ın kayıp trilyon davasında "özel evrakta sahtecilik" suçundan aldığı 2 yıl 4 ay hapis cezasının infâzı bugün başlıyor. Uçakla dün akşam Ankara'dan İstanbul'a oradan da Edremit'e giden Erbakan, cezasını Altınoluk'taki yazlığında çekecek. Türk Hava Yolları'nın târifeli uçağıyla dün 18.05'de Ankara'dan İstanbul'a gelen Erbakan özel otobüsle VIP Salonu'na alındı. VIP Başbakanlık Ağırlama Salonu'nda bir süre bekleyen Erbakan, Altınoluk'a gitmek üzere Atlasjet Hava Yolları'nın târifeli uçağıyla (yâhu, eğer Erbakan'ın özel uçağı yoksa eğer, neyle gidecekti ki bu hep vurgulanmış) 19.15'de Edremit'e gitti.

Eski başbakanın, kayıp trilyon davasında aldığı 2 yıl 4 ay hapis cezasının infazı bugün başlıyor. Cezasını Altınoluk'taki yazlığında çekecek olan Erbakan'ın gardiyanları da, yıllardır yanında bulunan korumaları olacak.

Necmettin uçağa binerken yanında oğlu Fatih Erbakan ve korumaları vardı. Yürümekte zorlanınca yardımına korumaları yetişti.

Neş'eli olduğu gözlenen Erbakan, VIP Salonu'na giderken yolda gazete okudu. Erbakan'ın yıllardır yanında bulunan korumalarının, ev hapsi süresince de yanında olacakları ve rapor tutarak gardiyanlık yapacakları belirtildi. Erbakan, ev hapsi cezasını doktorların önerisiyle Altınoluk'daki yazlığında geçirecek. Yazlığı geniş bir arazi üzerinde ve bol oksijenli olması nedeniyle tercih edildi. Erbakan'ın kızı ve damadı ile bakıcılarının kontrolünde bol bol yürüyüş yapması için yazlık ideâl bulundu. Erbakan, cezaevine girseydi cezasını 11 ay çekecekti. Cezaevine girmeyi kabûl etseydi cezası 11 ayda tamamlanacak olan Necmettin'in özel infazı 2 yıl 4 ay sonra bitecek. Erbakan, cezanın infâzı sırasında isterse konut değiştirme talebinde bulunabilecek. Mahkeme talebi uygun bulursa Erbakan yazı Altınoluk'ta, kışı ise Ankara Balgat'ta geçirebilecek. Erbakan, infaz kriterlerine aykırı hareket ettiği tespit edilirse cezaevine girecek. Evinin bahçesine istediği zaman çıkabilecek olan Erbakan, misâfir ağırlayabilecek ancak sağlık sebebi dışında denize giremeyecek. Savcılık izniyle konuttan geçici olarak da ayrılabilecek.

*

Yâhu, yaş 50. İstikbâl meçhûl.

Dinî kültürüm iyidir, İngilizcem de. 48'inden sonra yeniden hayata da atıldık. Profesörüz de.

Demem o ki, psikiyatrlığımla da birleştirirsek, Neslim de şûlebaş takıp İslâmî sosyeteye karışırsa, ben de kapacağım avantalarla ve kredilerle zikir ve dua terapilerine başlayıp özel hastâne kursam, bu arada ABG ve AB'ye gidip icâzet aldıktan sonra kısa zamanda çok ünlenip Hocaefendi Hazretleri olup trilyonları tebahhur ettirsem, sonra da yargılanıp 65-70'imizden sonrasını garantiye alıp şöyle ceza çeksem âlâ olmaz mı?

    • Cezamı bol oksijenli yazlığımda ve iyi ısınan kışlığımda çekeceğim;
    • Sıhhatim icap ettirdiği için yüzebileceğim;
    • Misafirlerimi havyar ve Zemzem suyuyla ağırlayacağım;
    • Savcılığın himmetiyle eşe dosta da gideceğim;
    • Eski gardiyanlarım-korumalarım yeni kölelerim (pardon, korumalarım) olarak beni koruyacak ve abdest alırken ayaklarımı yıkayacaklar;
    • Bütün bunlar için seyahat ederken hiç yüzüm kızarmadan VIP Salonları'nda gazete okuyacağım, devlet de bana bu imkânları tanımaya devam edecek;
    • Cezamı çekip ibretimi alır almaz (mission impossible), derhâl eski tas eski hamam olacağım!

*

Bu memlekette nelerin nasıl döndüğünü bilhassa gençler okusun diye özetledim.

Hakiki Müslüman edep ve hayâ duyan, günahtan korkan, diğerkâm ve iyiliksever insandır. Din tüccarlığıyla suçlanıp hapse girmek onun için hayattan kopmak demektir, insanları Allah'ı kullanarak (hâşâ) kandırmıştır ki, en büyük günahtır.

Hâttâ, çok derin düşünürseniz, bu yapılan şirke girer.

Atatürk'ten sonraki bütün liderlerin ABG ve AB cevazlı olduklarını hatırlayın. Memleketin nasıl utanılmaksızın peşkeş çekildiğini hatırlayın. Başsavcılık, yargı ve üniversitelerin memleketin satışına karşı nasıl direndiklerinin kısa tarihidir Necmettin'in seyahati. Bu kadar asil ve devlete yakın bir âileden gelip de, millet derken ümmete perestiş eden, "kanlı mı kansız mı olacak diyen kişinin tahlilini yapabilmeyi çok isterdim.

Bir de politik psikiyatrik not: Millet deyince ümmet anlayan ve millî (ulusal) devletin düşmanı olan, intizamı bozup din sömürücülüğü yapanlar hep millet lâfıyla göz boyarlar: Millî Görüş, Millî Nizam Partisi, Millî Selâmet Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi. Bizim millet de bunları yutar. Gariban mü'minin trilyonlarını tokatlayan zihniyet Fazilet'ten ve Saadet'ten bahseder! Tıpkı Devletlû'nun "fakirlik kaçınılmazdır" demesi gibi.

Pardon, AKP mi dediniz.

   Onun çok farklı açılımları var.

      Hayâl gücünüzü ve icraatı şöyle bir düşünün!

Mehmet Kerem Doksat - İstinye - 26 Mayıs 2008 Pazartesi

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©