Osmanlı Cumhuriyeti Hakkında Seblâ'dan Güzel Bir Değerlendirme

M. Kerem Doksat      23 Kasım 2008 Pazar      4023

Bâzen her şey üst üste gelir ya, öyle bir dönemden geçmekteyim. Bu günlerin sıkıntısından bir iki saatliğine uzaklaşmak için, güzel bir komedi filmine gideyim, demiştim.

Gani Müjde'nin yazıp yönettiği, Cuma günü gösterime giren "Osmanlı Cumhuriyeti" isimli film, tam da bu "dertlerimi" sinema salonunun dışında bırakıp, kahkahalarla gülebilme arzumu gerçekleştirmem için biçilmiş kaftan gibi gözükmekteydi fakat filmin sonlarına doğru burnumun direği sızlamaya, gözlerim yanmaya başlamıştı bile.

 

Finalde ise âilece gözyaşlarımızı silmekteydik.

Son sahne, bir filmde belki de en önemli olan sahnedir, yönetmenin seyircisine son sözüdür, kalıcıdır. Can Dündar'ın Mustafa'sında nasıl ki son sahne hepimizi Mustafa ile birlikte ters dönmüş bir böcek gibi sinir, buhran ve çâresizlik içinde bıraktıysa ve bu hisler, filme dâir en hatırlanabilir tat olarak ağzımızda kaldıysa, Gani Müjde'nin filminde de son sahnenin etkisi altında çıktık salondan. Mustafa'daki kasvetli ve iç sıkıcı sonlanışın aksine, Osmanlı Cumhuriyeti, gün ışığını daha da vurgulayan buğday tarlalarında nihayete ererek, bizi o tarlalar gibi umut ekmeye elverişli bir gönülle uğurladı evlerimize.

Peki, neden ağladınız o zaman diye soracak olursanız, yanıtı basit: Yaramız vardı, gocunduk! Gani Müjde, filmde, Türkiye'nin dış politikasına dâir öyle güzel bir taşlama yapmıştı ki, üstümüze alınmadan edemedik. Kısacası, film, anlayanın canını acıtıyor, hem de çok. Ama umudunuzun kaçıp gitmesine izin vermiyor, aksine, yüzünüze okkalı bir tokat indirerek, onu keskinleştiriyor.

Yüreklerimizi karartıp, inancımızı azaltıp, kurtuluşumuzu ve bir ulus olarak ayağa kalkışımızı küçümseyip, bizi derin bir umarsızlığa ve daha da beteri, iflâh olmaz bir umursamazlığa mahkûm etmek isteyenlere inat, yılmayalım, pes etmeyelim, başımızı dik tutalım!

Bu kötü emellere sâhip olan çevrelerin projesinin adı ister "ılımlı İslâm olsun, ister 2. Cumhuriyet. İster "sâdece inanç özgürlüğü istiyoruz" desinler, ister "demokrasi talep ettiklerini" iddia etsinler, kanmayalım!

Toprak üstündeki derin uykumuzdan uyanalım ve üzerimizdeki ölü toprağından silkinelim!

Korkulukları yıkalım çünkü insanlar lâzım bize. Olduğumuz yerde dikilip durmayacak, koşacağız. Kargaları değil, ölümümüzü bekleyen akbabaları kovalayacağız!

Kuru lâf ile "memleket kurtardığımız", efkârla mayalanmış içki sofralarından kalkıp, güneşli buğday tarlalarında kucaklaşacağımız günlerin ümidiyle.

23.11.2008

*

MKD:

Sevgili Seblâ,

Galaya davetliydim ama o gün sıhhâtim bozuktu, her şeyi iptâl ettim. Son gazileri de, Osmanlı Cumhuriyeti'ni de ilk fırsatta seyredeceğim.

Güzel yazın için teşekkürler. Sen, benim için gençliğin gücünün timsalisin.

Atatürk'ün "Ey Türk Gençliği" dediği gençliğin.

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©