RUH ÇAĞIRMA

M. Kerem Doksat      17 Haziran 2017 Cumartesi      4924

Ruh çağırmanın belirli tek bir yolu yoktur. Ülkemizde yaygın olan yöntem bazı İslami duaları kullanmak olup, başka ülkelerde de yine kendi yöntemlerini uygulayarak sonuç alınmaktadır.

 

Ruh çağırmada sabit bir yöntem olmasa dahi uygulanan ayin, niyetin ciddiyetine karşılık gelmesi nedeniyle iş görür durumda olmaktadır. Yani esas olan bu yöndeki niyeti kesin olarak belirleyerek ruhu gelmeye davet etmektir. Bu durumda bunu bir ritüel eşliğinde yapmak da sonuca olumlu etki eder.

 

Bütün bununla birlikte, okunacak dua yoluyla oluşan manevi gücün asıl nedeni, bizim talebimize yardım etmek isteyen varlıkların desteğidir.

 

Bu durum özellikle bizim istediğimiz anda gitmek istemeyen bir varlığı göndermekte bize yardımcı olur.

 

Esasen kâinat (evren) bizim göremediğimiz sonsuz sayıda varlıkla doludur.

 

Bunların kimilerinin bize göre üstün yetenekleri de vardır. Bu sebeple, çağırmakla gelen varlığın sahiden istediğimiz ruh mu yoksa onun yerine gelen bir başka varlık mı olduğunu bilemeyiz.

 

Kimi kaynaklar gelenin cin olduğunu söylerler (bir ara yasaktı ve üç harfli deniyordu).

 

Hatta gelenin sadece cin olacağını şiddetle savunup, bunun dışında başka hiç bir gerçekliği kabul etmeyen katı bakış açısında olanlar çok fazladır.

 

Tabii ki metafizik konularda her ihtimale olabilirlik payı bırakılmalıdır. Bütün varoluştaki sonsuz varlıklar içinde iyi huylu olanlar yanında, kötü huylu olanlar da vardır ve nasıl ki her bir insanın kimi iyi huyları yanında kimi kötü huyları da varsa, gelecek olan varlıklar da bu örneklemeye uygun şekilde, bir miktar iyi bir miktar kötü huylu olabilir.

 

Kelime anlamı olarak “cin” zaten C ve N harflerinden oluşması sebebiyle Arapçada “örtülü-(setredilmiş) anlamına gelen kelimelerin taşıdığı anlamla paralel değerlendirilmelidir.

 

Mesela cinnet, cinân, cennet, cenân, cenin ve mecnun gibi ve bu haliyle gözden örtülü yani görülemeyen (varlık) anlamına gelip cin yerine çoğu zaman “üç harfliler” olarak da anılmaktadır. Bu şekilde isim verilmesinin sebebi, üzerlerinde çekim yaratmamak ve çağırır duruma düşmemek maksadıyladır.
 

Aynı zamanda biz o an nasıl onunla zamanımızı paylaşıyorsak, aynı şekilde o da bizimle zamanını paylaşıyor ve belki de bizi kandırarak eğlenmeyi, hatta kendisini tatmin etmeyi istiyordur. Bu sebeple sorduğumuz sorularda yanıltıcı birçok cevap alabiliriz.

 

Hatta bizden üstün yönlerini kullanarak, kimsenin bilemeyeceğini düşündüğümüz, kişisel sorularımıza dahi doğru cevaplar vererek bizi çokça şaşırtabilirler.

 

Ruh veya gelen varlık gözle görülemez olduğu için bizi büyük şaşkınlığa sürükleyen bu tür durumlar her ne kadar inanılmaz gibi görünse de gayet olağandır.

Asıl bilmemiz gereken şudur ki, iyi huylu pozitif varlıklar irademize saygı göstererek, sadece çağrımız olduğu zaman gelirler. Yani bizim isteğimiz ve talebimiz olmadıkça gelmezler.

 ektoplazma ile ilgili görsel sonucu

Kötü huylu olumsuz varlıklar ise başkalarının iradesine ve isteğine saygılı değildir. Onlar zaten çoğu kez gelmeye kendiliğinden isteklidirler. 

Bu sebeple biz çağırma işine başladığımız anda zaten bir dolu kötü huylu varlığa da kendiliğinden davetiye çıkarmış oluruz. İşte bu varlıkların sergiledikleri tutum da, "gelen cindir" görüşünü zaman içinde haklı gösterip, çağırılan gerçek ruhun hiç gelmeyeceği inancını yaygınlaştırmıştır.

Tabii gelenin çağırdığımız kişiye ait ruh olmasının düşük ihtimal olduğu gerçeği de apaçık ortadadır. 

Ruh çağırmak için gerekli mâlzemeler ve hazırlıklar:

A’dan Z’ye alfabenin 29 harfi ve 0 ila 9 arası on rakamla birlikte, isteğe bağlı olarak, Q, W, X harfleri ve hatta nokta, virgül, ünlem, soru işareti de eklenerek, her biri ufak bir kâğıt parçasına yazılır.

Kaygan zeminli büyükçe bir masanın üzerine kocaman bir daire oluşturacak şekilde alfabetik sıraya göre dizilir.

Ayrıca “evet” ve “hayır” cevaplarını kolayca alabilmek için, bu kelimeler de birer kâğıt parçasına yazılıp, masanın ortasına aralarında biraz mesafe olacak şekilde konulur.

Bir de kahve fincanına ihtiyaç vardır. Ruh çağırma seansı için, fincanın üzerine parmağını koyması gerekli en az iki kişiye ihtiyaç vardır. Kalabalıkla da olur ve fincana parmağını koyması gereken ideal kişi sayısı üç veya dört denilebilir.

İki yahut beş altı kişi fincana parmağını koyarak da olabilir.

Ruh çağırma seansları için 6. yüzyıldan beri “Ouija tablası” veya tahtası denilen bir alet kullanılmaktadır. Bu ismin Fransızca ve Almanca 'evet' anlamlarına gelen "oui" ve "ja" kelimelerinden birleşiminden oluştuğu söylene gelmekte olup bir diğer rivayete göre bu tahtayı geliştirdiği iddia edilen E. C. Reiche’nin ismi bu tahtada iletişim kurduğu bir varlıktan almış olmasıdır. 'Ouija' kelimesi Kadim Mısır’da da talih anlamına gelmektedir.

Seansın yapılacağı mekânın ve celseye katılacakların temiz ve ciddi olmaları, ruhun gelme ihtimalini artırması yanında, gelecek varlığın iyi huylu olmasına da etki eder. 

Yaşarken inançlı ve çok iyi huylu bir insanın ruhu olumsuzluklarla dolu bir ortamdaki çağrıya karşılık vermekte doğal olarak çok da istekli olmaz. Ruh çağırma seansında "abdestli olun", "ciddi durun, dalga geçmeyin" türü ikazlar aslında bu gerçekliğe karşılık gelen bir tedbir olmaktadır.

Ortamın loş olması bu iş için daha uygundur. Masa başındaki katılımcılardan başka, ortamda çok sayıda seyreden kişi olmasında bir sakınca yoktur. Sakınca sadece bir üst paragrafta belirtilen şartların sağlanmasının zorlaşmasından kaynaklı olarak oluşabilir.

Ön hazırlık olarak, çağırılacak ruhun veya ruhların ve sorulacak ana soruların belirlenmesi bize fayda sağlayacaktır. Bu yönde önceden notlar alınıp, bir program yapılmalıdır.

Ayrıca celseyi idare edecek bir kişiye ihtiyaç vardır. Bu kişinin aklı başında, kendine güvenli ve maneviyatı sağlam biri olması celsenin sağlığı açısından önemlidir.

Hepsinden önemlisi de medyumun yeterince güçlü bir iradeye sahip olmasıdır. Önceden benzer seansları en azından gözlemlemiş olmasında da fayda vardır.

Celseyi idare edecek ve ortamda bedensiz varlıkla iletişim kurmamıza aracılığı başlatacak ve sonlandıracak bu kişiye medyum da diyebiliriz.

Ruh çağırma seansı öncesi, medyum ve diğerleri masanın çevresine otururlar. Diğer kişilere medyumla birlikte parmaklarını fincanın üzerine koymaları için ihtiyaç vardır.

Dileyenler masa başına oturmadan da seyredebilir.

Ruhu Davet Etme Ayini

Seansı idare edecek medyum önce sessizliği sağlar. Sonra “seansı başlatıyorum, lütfen seans boyunca ortama saygılı olalım” diyerek herkesin dikkat etmesi gereken bir ikazla sessizliğin ve ciddiyetin kalıcı olmasını sağlar.

Ayinin nasıl olacağına dair ayrıntılar medyumun ve ortamdakilerin inancına göre değişkenlik gösterebilir. Bu konuda öncelik kullanma hakkı doğal olarak medyumdadır.

 

Fincan hareket etmesi için yeterli süre geçip hareket etmediyse, istek tekrarlanır. Muhtemelen birkaç tekrarda fincan "evet’e” yönelir.

 "Evet" cevabını aldıktan sonra, gelen varlığa sorulur. "Ey ruh, bize ismini yaz". Doğru olarak yazmazsa veya anlaşılmaz şeyler yazarsa, tekrar yazması istenir. Doğru isim alındıktan sonra, sorulacak sorular sorularak devam edilir.

Varlığı Geri Gönderme

Gelen varlık farklı isim yazdığı için veya gelen varlıkla görüşmemizi sonlandırmak için geri göndermek istediğimizde varlığa sorulur.

"Ey varlık (belliyse isim, soy isim), (artık) seni göndermek istiyoruz, gitmeye hazır mısın?" Varlık "evet" cevabını verdiğinde "Ey varlık (belliyse isim, soy isim), seni sevgiyle geri gönderiyoruz." deyip, fincanı açıp içine üflenir. Fincan masaya geri kapatılır.

Eğer varlık “hayır” diyerek gitmeyi reddederse, artık gitmesinin gerektiği yönünde ikna edici bir konuşma ile tekrar kararlı bir şekilde gitmek isteyip istemediği sorulup onayı alınır. Yeniden geri gönderme cümlesi söylenip fincan masaya kapatılır. 

Gitmeyen Ruh veya Varlık Nasıl Gönderilir?

Gitmek istemeyen bir varlıktan ısrarlı ve kararlı bir dille gitmesi istenir. Gitmesinin mecburi olduğu ve gitmek zorunda olduğu belirtilir. Ancak bunları sevgi dolu bir anlatımla ve varlığa sevgi besleyerek yapmak gerekir. Gerçek sevgi dolu yüreğin gücü çok etkilidir.      

"Ey varlık (belliyse isim, soy isim), seni sevgiyle geri gönderiyoruz. Hz. Süleyman Aleyhisselamın ahdi (gücü) üzerine bizden ayrılın." deyip, fincanı açıp içine üflenir.

Fincan masaya geri kapatılır.  Artık gitmiştir.

* * *

Konu bilgi verme amaçlı olarak işlenmiştir ve bilinemeyen pek çok türlü esrarengiz ayinleri ihtiva eden bu tür uygulamaların, buradan okunarak yeni öğrenen kimselerce denenmesini kesinlikle tavsiye etmem.

Bir zamanlar Dr. Bedri Ruhselman, Dr Recep Doksat ve pek çok kişi böyle seanslara katıldık. Pek öyle dua okumazdık ama halka şeklinde bir masanın çevresinde toplanıp “ey ruh, gel” dediğimizde, süjeler (medyumlar) derin hipnotik transa girer ve ektoplazma denen bir nevi elbiseye bürünerek görünür hâle gelirlerdi. Benim epey genç olduğum zamanlar yaptığımız denemelerdi bunlar; daha ziyade gözlemci olarak kalırdım.

Bu fincanlar nedense seansı yönetenin parmağıyla itilerek hareket eder ve gelen varlığı nedense genellikle “cin” olduğu ortaya çıkardı. Hep “acaba fincana kimse dokunmasa, kendiliğinden oynar mı” diye düşünmüştüm.

Birkaç kere denedim, hiçbir şey olmadı. Demek ki doğaüstü bir şey değildi ve mutlaka pozitif bilimle izah edilebilir bir tarafı olmalıydı: Elin itme gücü!

***

Osmaniye’de yaşayan Emrullah isminde bir Alevi delikanlısı vardı ve babam kendisini hipnotize ettiğinde önceki dört hayatını hatırlardı.

Bedeninde de stigmata denen, önceki hayatlarından gelen izler vardı: Bir hayatında yılan sokup ölmüş, öbüründe bir kuyuda boğulmuş, bir diğerinde ise düşüp boynunu kırmış.

O zamanlar çok tanınan bir CHP milletvekiliyle kendisi yüzleştirdik, evladı yaşındaki Emrullah’ın oğlu olduğuna ikna oldu ve ellerini öpüp “sen benim babamsın” dedi.

Ektoplazma ise bu “ruhların büründüğü bir çeşit elbise gibiydi ve onu adeta giyinerek görünür hâle gelirlerdi.

Şimdiki Memiş veya Keto’dan bahsetmiyorum, o dönemdeki medyumlar hiç ücret almadan bu celselere katılırdı.

Peki, bu fenomenler gerçekten de yeniden doğmanın (reenarkarnasyon) veya metempsikoz denen evrimsel açıdan daha alt seviyede bir varlığın bir bedene bürünmesi miydi?

Uzun seneler geçti; artık biliyorum ki, bence bunlar beyindeki limbik sistem, amigdala ve frontal (alın) lobunda olan tezahürlerdi.

Nitekim Adana’ya gelen Prof. Dr. Ian Stevenson’a bu fenomenleri ne olduğunu sorduğumda “bunların %99’u histeri ama %1’i için ‘belki’ diyebilirim demişti.

***

Bir ay öce Sayın Erol Sayan’la telefonda konuştuk, bana Murat’ın (Bardakçı) programına gelirseniz Atatürk’ün ruhuyla temas kurabilirim dedi. İyi de, bu aralar Kadim arkadaşım Murat TV program yapmıyor.

erol sayan ile ilgili görsel sonucu

Daha önce banttan yayında Sibel Can’ı transa sokmuştum; “bu güzel gözlere dayanabilir misiniz” deyince “bizler bunlardan etkilenmeyecek şekilde eğitildik demiştim; epey meslekdaşım da arayıp tebrik etmişti

Bu tip yayınları canlı yayında değil, banttan yapılması etik açıdan daha doğru olacaktır.

Beykent’teki öğrencilerimden de destek gelince, EVRİMSEL PSİKİYATRİ ve PSİKOLOJİ kitabımı yayımlayacağım.

Bütün sorun Oxford Üniversitesinden metin ve yazılar için izin alacak bir yayımcı bulmakta. O da bulunur nasıl olsa…

O da olur nasıl olsa; en az 50 sene daha yaşayacağımıza göre, daha neler yaparız.

Yarın evde çok cici ziyaretçilerimiz olacak.

Bilim ve Ütopya, Bilim ve Gerçek, DüşünBil gruplarına çağrımı tekrarlıyorum.

Evrim konusunda işbirliği yapalım ve bunu sürdürelim.

***

Sevgili Meslekdaşım Dr. Saffet Murat Tura’nın felsefe derslerine de bir türlü gidemedim. Kendisi confict karşılığı çatışkı der ve ben de arada kullanıyorum. Psikanalizi bıraktı, sadece dinamik psikoterapi yapıyor.

saffet murat tura ile ilgili görsel sonucu

Ben Çapa’da intern iken tanışmıştık ve keskin zekâsıyla hemen dikkatimi çekmiş, sonra da iyi arkadaş olmuştuk. Muayenehanesi iyi çalışır ve belli bir sekreteri yoktur; telefona en yakın olan cevap verir.

Mutlaka uğramak istiyorum. Son katıldığımda Vahdet-i Vücuttan bahsederken oradakilerden birisi nedense biraz kızmıştı.

***

Hâlbuki benim dünya görüşüm bu; tek bir dogmam var: Allah inancı, tek yolum var pozitif bilim ve Prof. Dr. Aziz Sancar gibi sigaranın zararlarının sırrını ve DNA’ya yansımasını çözmüş ya, öylesine başarılı olmak.

***

Bilim ve barış dolu günlere…

Mehmet Kerem Doksat – Tarabya –  17 Haziran 2017 Cumartesi

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©