M. Kerem Doksat | 19 Şubat 2020 Çarşamba | 2392 |
Sevgili Mekâncılar,
Oldukça sık görülen bir hastalıktan bahsetmek istiyorum. Halk arasında “takıntı” hastalığı olarak bilinen obsesi Kompulsi Bozukluk. Kişinin ve beraberinde yaşayan kişilerin hayat kalitesini olumsu şekilde bozan bu hastalığa kısaca yer vermek istiyorum.
Bu hastalık Amerikan Psikiyatri Birliğinin Ruhsal Hastalıklar tanı kıstaslarına göre aşağıdaki kriterleri karşılamaktadır:
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
Obsesyon demek için: Kimi zaman zorla ve istenmeden geliyor gibi yaşanan çoğu kişide belirgin kaygı veya sıkıntıya neden olan yineleyici ve sürekli düşünce, dürtü veya hayaller vardır.
Kişi bunlar aldırmamaya veya baskılamaya çalışır veya bunları başka bir düşünce veya eylemle yüksüzleştirme girişimlerinde bulunur.
Kompulsiyon demek için:
Kişinin takıntısına tepki olarak veya katı bir biçimde uyulması gereken kurallara gore yapmaya zorlanmış gibi hissettiği tekrarlayıcı davranışlar (el yıkama, düzenleme vb.), veya zihinsel eylemler (dinsel değeri olan sözler söyleme, sayı sayma vb.).
2 .Bunlar yaşanan kaygı veya sıkıntıdan korunma veya bunları azaltma veya korkulan bir olay veya durumdan sakınmak amacıyla yapılır. Ancak bunlar söz konusu olan korunulucak durumla gerçekçi bir şekilde ilişkili değildir.
TEDAVİSİ
Bu hastalık beyindeki nörokimyasalların eksik veya hatalı çalışması sebebiyle ortaya çıktığı için, tedavisinde ilaçlı tedavinin yeri esastır. Etiyolojide daha ziyade serotonin etki mekanizmasında bir sorun söz konusu olduğu için tedavide altın standart olarak “seçici serotonin geri alım engelleyicisi” olan ilaçlar öncelikli olarak kullanılır.
Bunlar, klomipramin, fluvoksamin, Fluoksetin ve sertralindir.
Ek olarak hipnoterapi iç görüsü olan vakalarda işe yarayabilir. Klinik belirtiler ilaçlı tedaviyle belli bir seviyeye kadar kontrol altına alındıktan sonra, bilişsel davranışçı tedavinin eklenmesi iyilik oranını arttırır.
OKB tedavisinde düzelme hızı çok yavaştır. Belirtilerin %70 oranında düzelmesi en az 7- 8 ayı bulabilmektedir.
Kullanılan ilaçların dozu depresyon ve anksiyete bozukluğu tedavisinde kullanılandan daha yüksek tutulmalıdır.
%100’lük bir düzelme oranı çok seyrek olup, hastalık seneler içinde yatışma ve alevlenmeler ile kendini gösterir.
Tedavi edilmediği sürece hayat kalitesini ve işlevselliği önemli şekilde bozan bu hastalığın belirtilerinin erken dönemde tedavi edilmesi son derece önemlidir. O nedenle, tekrarlayıcı, törensel nitelikteki davranışlar ve/veya takıntılar söz konusu olduğunda en kısa zamanda bir psikiyatra başvurulması gerekmektedir.
Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, 19.02.2020