M. Kerem Doksat | 19 Ağustos 2020 Çarşamba | 1574 |
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
Sevgili Mekâncılar.
Hayata, en sevdiklerimize, beden bütünlüğümüze, inanç sistemlerimize karşı oluşturulan bir tehdit travmatik bir yaşantıdır.
Yaşanan travmatik bir olay sonrasında neredeyse herkes “stres tepkileri” gösterir. Yaşanan olayın kendisinin olağan üstü olduğu bir durumda gösterilen bu stres tepkilerinin, bir dönem için, “Anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak görülmesi gerekmektedir. Bunların süreklilik göstermesi durumundaki tabloya ise travma sonrası stres bozukluğu
Travmatik stres tepkileri
Fiziksel Tepkiler
Mide bulantısı, kusma vb. sorunlar
Yorgunluk,
Çarpıntı,
Göğüs ağrısı,
Titreme,
Baygınlık hissi,
Baş dönmesi
Baş ağrıları
Duygusal Tepkiler
Kaygılı olma
Üzüntü
Depresif duygu durumu
İnkâr
Korku
Suçluluk
Panik
Hayal kırıklığı
Kızgınlık
Zihinsel Tepkiler
İlk Şok
Bellekle ilgili sorunlar
Dikkatsizlik
Kâbuslar
Araya giren düşünceler
Yönünü bulamama
Eskileri hatırlayamama
Sorun çözememe
Yanlış kararlar
Uyku bozuklukları
Davranışsal Tepkiler.
Kendini geri çekme,
Yerinde duramama, kıpır kıpır olma,
Ani davranışlar,
Alkol ve madde alımı,
Çabuk tepki verme,
Başkalarını suçlama,
Yeme sorunları,
Kolayca korkma,
Sosyal Tepkiler
İş-okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar,
İnsanlardan uzaklaşma,
Aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma,
Her şeyi kontrol altında tutma
Travmatik olay yaşayan neredeyse herkes “stres tepkileri” gösterir ama bu herkesin “hasta olduğu” ya da uzun süreli rahatsızlık yaşayacağı anlamına gelmez. Kişilerin vermiş oldukları “stres tepkilerinin uzun ya da kısa süreli olması, kendilerine verilebilen destekle doğru orantılıdır.
Her üç kişiden birisi hayatı boyunca travmatik bir olay atlatır. TSSB bunların sadece %10-15’i etkiler.
DSM-V TSSB TANI ÖLÇETLERİ
A. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehditi, ağır bir yaralanma ya da ağır
yaralanma tehdidi, gerçek bir tecavüz ya da tecavüz tehdidinden biri veya daha fazlasını aşağıdaki yollardan biri ya da birden fazla yolla yaşamıştır:
1. Olay(lar)ı kişinin kendisinin deneyimlemesi,
2. Olay(lar)ın başkalarının başına gelmesine şahit olmak,
3. Yakın akraba veya arkadaşlarının, şiddet içerikli bir olay veya kaza sonucu
Gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi yaşamış olduklarını öğrenmek,
4. Olay(lar)ın tiksindirici detaylarına aşırı düzeyde ve/veya tekrarlı bir şekilde
maruz kalma.(örn. vücut parçalanmalarını gören ilk müdahale ekibi çalışanları ve
tekrarlı bir biçimde çocuk istismarı detaylarına maruz kalan polisler gibi). Bu maruz
kalma iş ile ilişkili olmadığı sürece elektronik medya, televizyon, filmler, veya
fotoğraflarla maruz kalmayı içermez,
B. Aşağıdakilerden bir ya da daha fazlasının bulunduğu,travmatik
olay(lar)dan sonra başlayan ve travmatik olay(lar)la ilişkili yeniden yaşantılama
semptomları:
1. Travmatik olayın kendiliğinden veya anımsatan bir yaşantı sonrasında
tekrarlı, istemsiz, ve sıkıntı yaratan hatırlanmaraları (Çocuklarda travmanın kendisini
ya da değişik yönlerini konu alan oyunların tekrarlı oynanması şeklinde gözlenebilir),
2. İçeriği ve duygudurumu travmatik olay(lar)la ilişkili olan tekrarlı sıkıntı
veren rüyalar (Çocuklarda, fark edilebilir içeriği olmaksızın kabuslar görülebilir),
3. Travmatik olayın yeniden oluyormuş gibi hissedildiği veya yaşandığı
disosiyatif reaksiyonlar (örn. flashbackler).Bu tür reaksiyonlar bir spektrum şeklinde oluşabilir, en uç noktasını mevcut zaman dilimindeki etrafla ilgili farkındalığın tamamıyla kaybedilmesi oluşturabilir. (Çocuklarda, oyun içinde travmaya özgü yeniden canlandırma oluşabilir),
4. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran içsel ya da dışsal
olaylarla karşılaşma sonrasında yoğun veya uzun süren bir psikolojik sıkıntı yaşama,
5. Travmatik olayı hatırlatan olay(lar)a karşı anlamlı fiziksel reaksiyonlar,
C. Aşağıdakilerden biri ya da daha fazlasının bulunması ile belirli, travmaya
eşlik etmiş olan uyaranlardan sürekli kaçınma (travmadan önce olmayan):
1. Travmatik olay(lar)ı yeniden hatırlatan içsel hatırlatıcılarından (düşünceler,
duygular, veya fiziksel duyumlar) kaçınma,
2. Travmatik olay(lar)ı yeniden hatırlatan dışsal hatırlatıcılarından (kişiler,
yerler, aktiviteler, nesneler, durumlar) kaçınma,
D. Aşağıdakilerden üçü ya da daha fazlasının bulunması ile belirli, travmatik
olay(lar)dan sonra başlamış veya kötüleşmiş ve travmatik olay(lar)la ilişkili bir
biçimde biliş ve duygudurumdaki negatif değişimler (Çocuklarda 2 ya da daha
fazlasının bulunması ile belirli):
1. Travmatik olay(lar)ın önemli bir özelliğini hatırlayamama (tipik olarak
disosiyatif amnezi; kafa travması, alkol veya uyuşturuculara bağlı değil),
2. Kişinin kendisi, başkaları veya dünya hakkında süreğen ve aşırı negatif
düşüncelerinin olması (örn. “Ben kötüyüm”, “Kimseye güvenilemez”, “Ruhumu sonsuza dek kaybettim”, “Tüm sinir sitemim kalıcı bir şekilde mahvoldu”, “Dünya tamamıyla tehlikeli”),
3. Travmatik olay(lar)ın sebep ve sonuçları hakkında süreğen bir şekilde
kendini veya başkalarını suçlama,
4. Yaygın negatif duygulanımlar (örn. korku, dehşet, öfke, suçluluk veya
utanç),
5. Önemli aktivitelere anlamlı bir ilgi veya katılım kaybı,
6. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaşma duyguları,
7. Pozitif duyguları deneyimlemede süreğen yeti kaybı (örn, sevgi duyguları
deneyimleyememe , ruhsal uyuşukluk/hissizleşme),
E. Aşağıdakilerden üçü ya da daha fazlasının bulunması ile belirli, travmatik olay(lar)dan sonra başlamış veya kötüleşmiş ve travmatik olaylar)la ilişkili bir biçimde aşırı uyarılmışlık yönünde değişimler (Çocuklarda 2 ya da daha fazlasının bulunması ile belirli):
1. İrritabilite veya agresif davranışlar,
2. Düşüncesizce ya da kendine zarar verici davranışlar,
3. Hipervijilans,
4. Aşırı irkilme tepkileri,
5. Konsantrasyon problemleri,
6. Uyku bozuklukları (örneğin, uykuya dalmakta, uykuyu sürdürmekte güçlük
veya dinlendirici olmayan uyku),
F. Bozukluk (B, C ve D ve E tanı ölçütlerindeki semptomlar) 1 aydan daha
uzun sürer.
G. Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki
alanlarda ya da işlevselliğin diğer önemli alanlarında bozulmaya neden olur.
H. Bu bozukluk bir maddenin(örn. ilaç ya da alkol gibi) direk fizyolojik
etkilerine veya genel bir tıbbi duruma (örn. travmatik beyin yaralanması, koma gibi) bağlı değildir.
Geç Başlangıçlı TSSB: Eğer teşhissel eşik olaydan sonra 6 ay veya daha fazla süre aşılmamışsa) (bazı semptomların başlangıcı daha erken olabilir)
***
Tedavi
TSSB tedavisinde hem farmakolojik hem de psikososyal tedaviler kullanılmaktadır. Ciddi travmalardan etkilenen kişiler genellikle tedaviye gelme eğilimi göstermezler. Bu nedenle, travmatize kişilerle etkileşimde tedavinin sürekliliğini sağlayabilmek son derece önemlidir.
Bir klinisyen travmaya uğramış bir hasta ile karşılaştığında hasta ile travma hakkında konuşmalı, olayı ve olayla ilgili durumlarını anlatmasına fırsat vermelidir.
Hastaya çeşitli baş etme becerileri kazandırması gereklidir. Kısa zamanda günlük işlevselliğine döndürülmesi gerektiği konusunda desteklenmelidir.
Psikolojik eğitimde; hastalık ve tedavisi hakkında bilgi, günlük problemler ile baş etme, kişilerarası ilişkiler, rol değişimleri, benlik saygısı, uygun kaynakları bulma, endişeleri paylaşma, stresle baş etme becerilerinin öğretilmesi, gevşeme egzersizleri gibi konular ele alınır.
Kendine zarar verme veya dissosiyasyon ve hallüsinasyon şeklinde
flashbackler yaşayan hastaların tedavisinin hastanede yapılması daha uygun görünmektedir.
Psikoterapötik müdahaleler; Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT), Göz
Hareketleri İle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme [Eye Movement DesensitizationReprocessing (EMDR) ], Grup Terapileri ve Psikodinamik Terapiler olarak belirtilmektedir. Gevşeme Egzersizleri gibi spesifik teknikler de faydalı olabilirler.
BDT, interaktif psikoeğitim, bilişsel tekrar yapılandırma ve anksiyete ile başaçıkma çalışmalarından oluşmaktadır ve en etkili ve sık kullanılan yöntemdir. Bu tedaviler temelde örseleyici olayı yaşayan kişiyi, bu
yaşantılarla değişik teknikler aracılığıyla sistematik bir şekilde yüz yüze getirerek anksiyete ile başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi, kaçınma davranışlarının ortadan kaldırılması ve kaybedilen kontrol duygusunun yeniden kazandırılması amacına yöneliktir.
Tedavide anksiyete uyaranlarına maruz bırakma ilkesine dayanan ve
Alıştırma Terapisi olarak bilinen davranışçı yöntemler faydalı olmaktadır.
Bunlar sistematik duyarsızlaştırma, uyaran yükleme ya da yoğunlaştırma gibi yöntemlerdir. Duyarsızlaştırma tedavisiyle, hastaya korktuğu durumla ilgili uyaranlar belirli bir hiyerarşi içerisinde az uyarıcıdan çok uyarıcıya
doğru verilir. Bu sırada gevşeme ile uyaranın etkisi inhibe edilerek anksiyetenin sönmesi sağlanır.
EMDR, hastanın göz hareketleri ve el vurma (hand-tapping) gibi dışı
uyaranlara odaklandığı esnada emosyonel olarak ona rahatsızlık veren imaj, düşünce ve duyumlara da ardışık dozlarda odaklanması talimatı verilerek yapılan entegre bir terapi yöntemidir. Bu yöntem, travmatik hatıranın stres yapıcı doğası azalıncaya ve travmayla ilgili daha uygun bilişler oluşuncaya kadar tekrar edilmektedir.
***
Grup Terapisi, benlik değeri ve kişiler arası ilişkiler ile ilgili problemlerde
olduğu gibi TSSB semptomlarını azaltmada da yardımcı olduğu için, birçok klinisyen bireysel tedavi sürecine başladıktan sonra grup tedavisini de tavsiye etmektedir. Bilişsel süreç modeli uygulanan Grup Terapisi‟ nin hem TSSB semptomları hem de depresif semptomlar üzerinde önemli bir gelişme sağladığı belirtilmektedir.
Ağır vakalarda psikoterapiyi kolaylaştırmak amacıyla ilaç kullanılması gerektiği görüşü yaygındır. Travma yaşamış kişilerde ilaç tedavisine uyum, zaman zaman ciddi bir sorun olmaktadır. İlaç tedavisinin etkili olması için, hastanın ilaç kullanma fikri ile barışık olması gerekmektedir. İlaç tedavileri üç fazı içerir. Bunlar; stabilizasyon, idame ve kesmedir.
Stabilizasyonda ilk adım hastayla anlaşma sağlanmasıdır. Tedaviye yanıt alındığında ve sürekliliği sağlandığında kesme düşünülür.
İlaç tedavilerinde genellikle antidepresanlarla (SSRI’lar örneğin fluoksetin) iyi sonuçlar alınmaktadır. Tedavi Akut TSSB için 6-12 ay, Kronik TSSB için 12-24 ay sürmelidir
***
Ben bu hastalığa Diyarbakır Sendromu veya Güneydoğu Gazileri Bozukluğu da diyorum çünkü askerliğimi 1991-1992 seneleri arasında Diyarbakır’da yaptım.
***
Geçmiş senelerde, Okan Bayülgen Beyefendinin konuğu olarak bir canlı yayına çıkmıştım.
Konuklar arasında Sayın Özer Çiller de vardı. Kendisinin Mevlânâ’nın 13. Kuşaktan torunu olduğunu iddia ediyordu.
***
Gazeteci ve tarihçi Murat Bardakçı cep telefonuma mesaj atarak “doğru söylemiyor, bunlar zırvalık, aslı astarı yok” diye bir mesaj atmıştı.
***
Sahip olduğu özel poliklinikte hipnoterapi ve elektro-akupunktur da uygulanıyordu. Kendi iş yeri olan bir arkadaşımı da bu tedavi merkezine önceden yönlendirmiştim, yapılanlara tanık olunca kapıdan zor kaçmıştı.
***
Orada bir Neurolinguistik Programming (NLP) uzmanı hanım da mevcuttu ve “hap kitap” yazmıştı.
***
Bu NLP bilimsel bir yöntem değildir, bir Yeni Çağ dinidir ve “hap kitap” yazdığını söyleyen hanımefendiye de “ben Feng Shui, Oi Bui ve benzeri uygulamaların bilimsel olmadığını söylemiştim. Dolayısıyla travma sonrası stres bozukluğunun tedavisinde bilimsel bir yeri yoktur.
***
Memlekette ne PKK terörü bitti ne de yasadışı bu örgüt ortadan kaldırılabildi.
***
Şimdi sizi bu programı yeniden seyredip, bilim, aklı ve yöntem açısından düşünmeye davet etmek istiyorum.
***
Facebookta hiç tanımadığım birisi benim doğru söylemediğimi ifade etmiş de…
***
Herkese sağlıklı ve travmasız günler temenni ediyorum.
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 19 Ağustos 2020