TUTKUNUN EVRİMSEL YÖNÜ

M. Kerem Doksat      3 Haziran 2013 Pazartesi      7861



 

Kelimenin menşei Türkçe tut; tutmak, tutsak, tutkal, tutturma, tutarlı-tutarsız…

Bir de kamusa bakalım internetten: http://www.birsozluk.com/search.php?s=1&word=tutku.

coşku, ihtiras: “Her yeni şiir derinlerdeki içgüdülerin, tutkuların yeni biçimlerde verilişidir”.- B. Necatigil.

Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç: “Bilme tutkusuyla kıvranan bu topal, aradan aylar geçtiği hâlde teşrih atlasını tamamlayabilmiş değildi.”- İ. O. Anar.

 

 

İngilizcesi passion ve bu lisanda da aynı mânâlarda kullanılıyor. Müzikte de (İtalyanca’dan) appasionata diye kullanılıyor; meselâ Beethoven’in Opus 57 23 Fa minör Piyano Sonatı gibi; ihtirasla, aşk ve derin duygularla icra edilecek mânâsında…

/e

Hayvanlar âleminde tabiat şartlarına intibak zarureti sebebiyle belli dönemlerde kızışan aslanlar, kaplânlar vs. muhteris ve öfkeli olurlar, çiftleşirler. Biz Homo sapiens sapiensler her türlü ortama intibak edebildiğimiz için, bu hususta sınır tanımayız.

Aslında hangi hususta sınırlarımızın farkındayız dersek, hiç de mübalâğa etmiş olmayız.

Tutku, hangi bağlamda ve amaçla kullanıldığına göre adaptif (sağlıklı) yâhut maladaptif (sağlıksız) olarak ele alınabilir ama bu dahi alt açılımlara müsaittir.

Meselâ işine ihtirasla sarılan ve çok da muvaffak olan ama bu arada çoluğunu çocuğunu ihmâl eden bir erkeğin bu “tutkusu” hangi açıdan adaptif, hangi açıdan maladaptiftir; cevap belli ve birkaç adet hem de…

Karısıyla veya kocasıyla ihtirasla sevişen partnerin icraatı hârikulâde ama bu işi nâmahremle yaparsa günah. Eylem aynı ama muhatap hatalı!

İşiyle eşini aldatmakla, başka biriyle eşini tutkuyla aldatmak arasındaki fark ne?

Tabii ki cevap tamamen ahlâkî, dolayısıyla da muğlâk…

Hâlbuki diğer hayvanlar âleminde işler çok net. Grup içerisindeki davranış ve eşleşme, çiftleşme gibi eylemler çok net kurallara tâbi. Genellikle alfa dominant erkek (istisnaî türlerde dişi) diğer sub-ordinatlar ve grup üyeleri arasında tam bir hiyerarşi ve mertebeleşme temin ediyor. Bunlar hem evrimsel-genetik donanımında var, hem de öğrenilmiş davranış stratejileri. Bu sebepledir ki aynı şempanze türünün farklı yerlerde yaşayanlarında farklı “kültürler” görülmektedir (de Waal 1998). Bu konuda pek çok video ve DVD’nin yanı sıra, Mathetthews’in kitabı (1995) da çok çarpıcı görüntüler ve örneklerle doludur.

Kendisine meydan okuyan başka bir erkekle genellikle ritüelik ve nâdiren öldürücü olan, mutat olarak mağlûp olanın baş eğdiği, gâlip gelenin de zaferini türden türe değişen davranışlarla (meselâ bâzı maymun ve kedi türlerinde bilfiil, bâzılarında yaparmış gibi fiil-i livâta ile) ilân ettiği bir manzaraya şâhit oluyoruz. Bu, aynı zamanda, sosyal bir işaret de oluyor ve herkese “hâddinizi bilin” mesajı verilmiş oluyor. Tabii ki mevcut alfa dominant çaptan düşüp de, aynı şey kendi başına gelinceye kadar (de Waal 1997, Bjorklund ve Pellegrini 2002)…

 

Bu gerçekten, belki de, çok can sıkıcı bir suâl. Çünkü cevabı “çok farklı değil”!

Her ne kadar hukuk (haklar) ve yasalar ile sınırlar tesbit ve tâyin edilmiş olsa da, daha güçlü olanın bunlara hiç aldırış etmeden “borusunu öttürdüğünü” görmek istisna değil, kâide.

Daha zengin ve nüfûzlu olan her türlü tutkusunu sınır tanımadan, hâttâ fütursuzca yaşayabiliyor, zulüm uygulayabiliyor ve kısık sesli itirazlara da ânında ket vurulabiliyor.

Bu vâkıa hem ferdî hem de ülkeler açısından vâki.

Zâten insandan başka devlet kurup silâh icat eden ve başkalarının ülkesini istilâ etmek için bunları  en üst derecede organizasyon ile kullanabilen bir tür yok; şempanzelerdeki benzeri davranışlar da çok daha ilkel (Doksat ve Savrun 2002, Doksat 2007).

 

biz, diğer hayvanlarla gerçek insanlar arasında bir geçiş türüyüz.

 

Dilerim ki habitatımızı öfkemiz ve tutkularımız sebebiyle mahvetmeden önce tekâmül ederiz.

Allah biliyor bu evrim macerasının nereye gideceğini, bizler de bâzı kestirimlerle iktifa ediyoruz (Doksat 2009).

Tutkularımızın esiri değil, yöneticisi olabilmek en insanî vazifemiz; hem ferdî plânda, hem de kollektif olarak!

 

Bjorklund DF, Pellegrini AD (2002) The Origins of Human Nature, Evolutionary Developmental Psychology. Washington, DC: American Psychological Association.

de Waal F (1996) Good Natured. The Origins of RightWrong in Humansother Animals. Fourth Printing USA: Harward University Press.

de Waal F (1998) Chimpanzee Politics, PowerSex among Apes. London: The Johns Hopkins Press Ltd.

Doksat MK, Savrun M (2002) Introduction to evolutionary psychiatry. The Bulletin for Section #44 (Psychotherapy) of the World Psychiatry Associationthe ASCAP Society; 4: 20–38.

Doksat MK (2007) Psikiyatri Temel Kitabı. Prof. Dr. Ertuğrul Köroğlu, Prof. Dr. Cengiz Güleç, editörler. Bölüm 75: Evrimsel Psikiyatri. Ankara: HYB Basım Yayın, 733–752.

Doksat MK (2009) Öfkenin evrimsel ve evrimsel psikiyatrik yönü. Başka Psikiyatri ve Düşünce Dergisi; 3: 30-43.

Mathetthews R (1995) Nightmares of Nature, the Book of the BBC TV Series. Revised Edition. London: HârberCollins Publishers.

 

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©