YANSIYAN ÖFKE SORUNU

M. Kerem Doksat      18 Kasım 2015 Çarşamba      3464

Çok kötü günler yaşıyoruz. Her tarafta kargaşa ve din adına, ideoloji diye veya her türlü değeri aşarak şiddet yaşanmakta.

İnsanlar hunharca birbirlerini doğruyor ve hunharca cinayetler işleniyor.

Bu felaketi hiçbir şeye indirgeyemeyiz.

***

Bence bu işler ta Usame bin Ladin döneminden planlanmıştı.

usame bin ladin gençliği ile ilgili görsel sonucu

IŞİD bugün Fransa’da, yarın New York’ta, öbürkün belki de Almanya’da. O zamanlar bana NTV’deki canlı yayında bu işin mekanizmasını sorduklarında “bunlar işlerini yapıyorlar, hepsi de planlı” demiştim.

***

Bütün bunların Batı’nın intikamı olduğunu da varsayabiliriz. İslam veya başka bir din adına bunlar yapılması mümkün olan şeyler değildir.

***

Olsa olsa yansıyan öfke, buna bağlı bir cinnet (cennetten gelir) ve belki de buna bağlı savaşlar takip edecek.

Her ne olursa olsun, hayat devam etmeli ve edecek.

İnsanlar darılmayacak ve çalışacak. Sımsıkı, daha da çok gayret göstererek ayakta duracak ve koşuşturmaya devam edeceğiz.

Yeni mağdurlar (kurban değil), doğacaktır maalesef.

TSSB belirtilerini ve Stockholm Sendromu belirtilerini tekrar saymak isterim:

***

Stockholm’de bir banka soyguncusuna karşı rehinelerin geliştirdiği bağlanma ve yardım etme davranışına atfedilerek tanımlanan Stockholm Sendromu’nun, toplumda çok yaygın, ciddi, ölümcül sonuçları olabilen bir bozukluk olur.

“Aile içi şiddette Stockholm Sendromu, bir numaralı aktördür’’ diyen İstismarcı anne-babanın çocuğunda, şiddet gören kadında eşine karşı gelişebilir. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri gösterirler” buna yol açar.

Stockholm Sendromu’nun gelişmesi için dört şartın vardır ve bunlardan ilki hayati tehlikenin olması gerekir: Saldırgan, öfke anında tamamen kontrolden çıktığı için kurban, ölümle burun buruna yaşar. Sık sık hastanelik edilir. Saldırgan, kurbanın ayrılma isteğine karşı sık sık ölümle tehdit eder. Mağduru veya mağdureyi, anne-babasını bazen de kendini öldürmekle tehdit eder”!

***

İkinci şart, mağdurun dış dünyadan soyutlanmasıdır.

“Saldırgan aşırı kıskançtır ve mağduru / mağduresi ailesinden, arkadaşlarından, işinden, sosyal hayatından kısıtlar. Zavallının yardım isteyeceği sosyal destek ağları biter".

***

Üçüncü şart olarak, mazur kaldığı ortamdan kaçamayacağına inanır. Çaresizlik hisleri bu kişilerde çocuklaşma eğilimine (regresyona) yol açar. Ailesinden şiddet gören 3-5 yaşındaki bir çocuk gibidir. Evden gitmeyi düşünemez bile. Fiziksel-cinsel-duygusal şiddet karşısında donuk ve tepkisiz kalabilir.

***

Dördüncü şart da ise, saldırgan bazen yakın davranır. Mağduru/ mağdureyi çok sevdiğini, sevdiği için kıskandığını, eğer doğru davranırsa her şeyin yoluna gireceğini söyler.

Saldırgan bazen dayaktan sonra ağlayabilir ve mağdurdan veya mağdureden özür dileyebilir. Ancak bu kendini hatalı gördüğü için değildir. Saldırgana göre suçlu, her zaman mağdur veya mağduredir.

***

Mağdurda artık travmatik bağlanma gelişmiştir. Hatanın kendisinde olduğuna inanmaya başlar. Saldırganın, geçmişindeki travmaları nedeniyle öyle olduğuna ve aslında “iyi biri” olduğuna inanır. Ona acır, onu kurtarmak ister ve çevresindekilere karşı onu savunur. Bir gün saldırganın “düzeleceğine” inanır.

***

Saldırganlar ise olgunlaşmamış (immatür) kişilerdir. Öfke kontrolü açısından 3-5 yaşlarındaki bir çocuğun duygusal olgunluğuna sahiptirler. Benmerkezci ve bağımlı kişilerdir. İlgi ve sevgi beklentileri aşırıdır. Hemen daima kurbanın hatalı olduğuna inanırlar ve onu kontrol etmeye, değiştirmeye, düzeltmeye çalışırlar. Kendilerini hatalı görmedikleri için psikiyatrik yardım almak istemezler.

ÖNLEMEK İÇİN TOPLUMSAL FARKINDALIK OLUŞTURULMALI

Stockholm Sendromunu önlemek için öncelikle toplumsal farkındalığın oluşturulması gerekir:

Neredeyse canlı bir bomba ile yaşayan bu kişilerin, güvenliklerinin acilen sağlanması gerekir. Çünkü Stockholm Sendromlu kişiler duygusal açıdan 3-5 yaşlarındaki bir çocuk kadar bağımlıdırlar. Bu yüzden yaptırımların, şiddete uğrayan çocuklara uygulanan prosedürle aynı olması, yani şikâyete bağlı olmaması" gerekir.

***

Bu sendromdan mustarip kişilere travma terapisi yapılarak psikolojik yaralarının sarılması ve kendine güvenlerinin yeniden inşa edilmesi gerekir. Saldırganın da psikiyatrik hastalığının mutlaka teşhis edilmesi ve tedavisi yapılmalıdır. Saldırgan, tedaviyi talep etmeyeceği için de bu konudaki hukuki düzenlemelerin acilen yapılması gerekmektedir.’’

*** 

Tabii ki pek çok antidepresan ve diğer antipsikotik ilaçların da verilmesi gerekir...

***

Şimdi gene muayenehaneye koşturacağım, Neslim sınav yaptı ben de hazırlanıyorum.

Hâlâ ümit var ve hiç durmak yok.

Ya bu da olursa?

Hayat sürmeli ve sürecek.

Not: Maalesef, Neriman Samurçay da vefat etmiş...

Mehmet Kerem Doksat – Tarabya - 18 Kasım 2015 Çarşamba

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

AĞRISIZ YAŞAMAK

Ağrı, vücut dokusuna zarar veren veya verebilme potansiyelindeki uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkan, vücudun belli bir...

KÜRT SORUNU

25. 11. 2006'da memleketimizin önde gelen terör uzmanlarından Ercan Çitlioğlu'nun dâvetlisi olarak Bahçeşehir Üniversite...

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI VE PANDORA'NIN KUTUSU

Biraz önce Kosova'nın bağımsızlığı ilân edildi ve Pandora'nın Kutusu açıldı!Bir Türk ve Müslüman olarak sevinemiyorum. S...

SERDAR AKİNAN'IN PEK DE KATILMADIĞIM YAZISI'

Akşam Gazetesi'nin yazarlarından ve televizyoncu Serdar Akinan bu sefer altına imza atmayacağım, atamayacağım, bir öncek...

İZMİRDE İTİBARINI TAZELEYEN BİR MEKAN ALTINKAPI

İzmir Hilton Oteli'nde ve Altınkapı Restoran'da başımıza gelenleri yazmıştım. Biraz evvel Sayın Cüneyt Altınkapı aradı...

 
Web Tasarım Sapka.org   ©