30 Temmuz 2020 Perşembe | 1392 |
Sevgili Mekâncılar,
Bugün, sevgili Yılmaz Özdil’in kaleme almış olduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesiyle ilgili yazısından bahsetmek, bazı bölümlerini buradan aktarmak istiyorum:
“Bir kadının yaşayabileceği en büyük üzüntüleri yaşadı, dört evlâdını kaybetti. Kocasını toprağa verdi. Doğup büyüdüğü Selânik’i kaybetti.
Evi barkını kaybetti, oğlunun üzerine ihtimamla titriyordu.
Bir bakıyordu ki Şam’a gitmiş, bir mektup geliyordu ki Trablus’ta harp ediyor, bir duyuyordu ki Çanakkale’de boğuşuyor, bir ömür boyu oğlunun özlemiyle, O’nu da kaybedeceğim korkusuyla yaşadı.
Oğlu hakkında idam fermanı çıkarıldığında üzüntüden sağ tarafına felç indi.
***
Ama artık nihayet O’nun yaşındaydı. Sakarya Zaferi’nden sonra Ankara’ya gelmişti. Oğlunun önderliğindeki milli mücadelenin kazanılması için gece gündüz Kur’an-ı Kerîm okuyordu.
Anne ve oğlu arasında imrenilecek bir saygı bağı vardı.
Aynı köşkün içinde, birkaç metre mesafedeki odalarda yaşamalarına rağmen, oğlu haber gönderir, ziyaret edeceğini söyler, anne adeta bayram gibi hazırlanır, günlük kıyafetleri yerine misafir kıyafetlerini giyer, saçını tarar, öyle beklerdi.
***
Maalesef annesi hastaydı.
Kurtuluş Savaşı’nın zaferle kazanıldığı görmeden son nefesini vermek istemiyordu, o mutlu günü görmeden “kendine yeni bir entari bile yaptırmamaya” ahdetmişti.
***
Bir sabah…
Salih Bozok’u kolundan yakaladı. Salih Bozok oğlunun taa Selanik’teki mahalleden çocukluk arkadaşıydı. “Bir miktar param var, ben öldükten sonra her sene ruhuma fatiha okunması için bağışlamak istiyorum” dedi. Salih, “derhal” cevabını verdi. İlgili kişileri köşke çağırdı. Büyük Taarruz’a neredeyse bir sene varken, henüz vatan diye bir toprağımızın kalıp kalmayacağı bile belli değilken, oturdular, şahitler eşliğinde bağış tutanağını yazdılar, imzaladılar…
Evet, Mustafa Kemal Atatürk’ün mübarek annesi Zübeyde hanım, elinde avucunda sahip olduğu bütün parayı Darüşşafaka’ya bağışladı…
***
Gelin insan biriktirelim, gelin, Atatürk’e lanet okuma nankörlüğünü gösterenlere karşı, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek için Zübeyde anne’nin vasiyetini yerine getirelim.”
***
Fikri, vicdanı ve irfanı hür nesiller yaratmak konusunda bir nüansa dikkat çekmek isterim. Vicdan “Süperego” demektir ve mutlaka ki kültürel normlar ve ebeveynlerimizden içselleştirdiğimiz temel kurallarla şekillenir. Bu durumda, vicdanın hür olması mümkün müdür? “Kendi kararlarını ve doğrularını kimsenin etkisi altında kalmadan en sağlıklı şekilde kendi değerlendirebilen nesiller yetiştirelim” diyerek, benim de ufak bir katkım olsun isterim.
***
Sayın Yılmaz Özdil olağanüstü bir dava adamı ve dürüst bir gazeteci, bende Atatürk’ün hayatını anlattığı “Adam kitabı” da mevcut ve çok severek okudum.
***
Bu memleket Atatürk’ünü asla unutmayacaktır. Her ne kadar 1938’de Sıtma’ya bağlı Sirozdan vefat etmiş olsa da…
***
Herkese bilim, sanat, edebiyat, musiki ve felsefe ile uğraşılan, sporun ihmal edilmediği günler diliyorum.
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 28/07/2020